ÇALIŞMADA BAŞARILI OLMANIN YOLLARI
-Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme.Bil ki,her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır. -Çalışmak için müsait yer ve köşe arama.Bil ki,her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir. -Bir günde ve bir zamanda yapman lazım gelen bir işi (bir dersi,bir vazifeyi)ertesi güne bırakma.Zira her günün derdi gibi,işi de kendisine yeter. -Bir
Sayfa 54
Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar mübarek, Su gibi aziz bir şeysin;
Reklam
Ey evlâd! Hani Hakk'a kulluk?.. Nerede o Aziz ve Celil olana ubudiyyet? Hele getir tam kulluğu!.. Bir defa tam manasıyla O’nun kulu olmalısın. Bütün halinde yeterlik görünmeli. Yeteri kadar kulluk et... Yeteri kadar dünyaya çalış... Sen kaçan bir kölesin. Efendine dön. O’nun kapısı önünde boynunu eğ. Emirlerine karşı tevazu göster. Desinleri bırak, emirlere yapış. Dedikoduyu bir yana at; yasaklardan çekil. O’nun bütün hükümlerine boyun eğ, her emrine uysallık göster. Bunlar olursa kulluk tam olur, olmadığı takdirde, hiçbir şey yerine gelmez. Efendisine kul olmak isteyen, emrini tutar. Yasak ettiklerinden kaçar. Bunları yapmayan gerçek kul olabilir mi? Olamaz. Allah, yoluna girene yeter. Bunu şu Âyet-i Kerime haber verir: - «Allah, kuluna yetmez mi?..» (Fecr/36
Her nasılsa dürüst kalmış bir zengine, çalışma şartlarının iyileştirilmesi ile ilgili bir soru sorulduğunda çoğunlukla şöyle bir yanıt veriyor: "Yoksulluğun hoş bir şey olmadığını biliyoruz; hatta bize dokunmayacak kadar uzağımızda kaldığı için ne denli tatsız olduğunu düşünerek kahrolmaktan aslında zevk alıyoruz. Ama bu konuda bir şey yapmamızı beklemeyin. Siz alt sınıflar adına üzülüyoruz, tıpkı uyuz bir kediye üzüldüğümüz gibi; ama şartlarınızın düzelmesini engellemek için elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Tam da bu halinizle çok daha güvenilir olduğunuz kanaatindeyiz. Şu anki durum işimize geliyor ve sizi günde bir saat daha iyi fazladan özgür bırakma riskini göze almayacağız. Bu yüzden, aziz kardeşlerim, madem İtalya seyahatlerimizin masrafını çıkarabilmek için ter dökmeniz gerekiyor, dökün o terleri ve kahrolun."
Sayfa 140Kitabı okudu
Doğu-Batı ikileminin şu aziz anavatanında, gerçekte olup biten nedir, bunu sahiden merak eden var mı? Bu toz duman içinde kimsenin hakkını yemeden, herkese hakkını dağıtmak mümkün mü? Kimi türbanlı kızların isterisiyle, kimi Atatürkçü kadınların isterisi arasında kaç desibellik isteri farkı var? Çoğu durumda, fikirlerden önce, bu isterinin tartışılması gerekir ki, fikre giden yol sahiden açılsın. Kendi içlerinden bu kadar söz açmayan kapalı insanların ülkesinde, fikirlerden söz etmek gerçekten mümkün müdür? Bu soruları çoğaltmak demek, birbirine katlanarak çoğalan sarmal sorunların yüreğine yolculuk etmek demektir. Kimsenin uzun yola hali kalmadığı gibi, hep kısa vade umutlar ve parça başı çözümlerle hayat ertelenmiyor mu bu memlekette? Kimse bu tür sahici yolculukları göze alamadığı için, hâlâ en can alıcı konularda bile, tartışma eşiği bu kadar alçak bir yerden başlanıyor konuşmaya, çoktan halledilmiş olması gereken sorunlara.
Sayfa 332 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır, Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim, Senden kopardım çiçeklerin en solmazını, Toprakların en bereketlisini sende sürdüm, Sende tattım yemişlerin cümlesini. Desem ki sen benim için, Hava kadar lazım, Ekmek kadar
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.