BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Şu kanlı zâlimin ettiği işler Garip bülbül gibi zâreler beni Yağmur gibi yağar başıma taşlar Dostun bir fiskesi pareler beni
Reklam
Rivayet odur ki: Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak, bilsin.” Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan’ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in musahibi (can yolda- şı) Ali Baba, taş atmasa da can korkusundan Pir’e bir gül atar. Gül, Pir’e değer ve yaralar. Can dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür: Şu kanlı zalımın ettiği işler, Garip bülbül gibi zaralar beni. Yağmur gibi yağar başıma taşlar, İlle de dostun bir fiskesi yaralar beni. Dar günümde dost düşmanım belli oldu. Bir derdim var idi, şimdi elli oldu. Ecel fermanı boynuma takıldı. Gerek asa, gerek vuralar beni.. Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz. Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz. Şu ellerin taşı hiç bana değmez. İlle dostun gülü yaralar beni....
Hisse
Hikâye olunur ki: Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak, bilsin.” Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan’ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in musahibi (can yolda- şı) Ali Baba, taş atmasa da can korkusundan Pir’e bir gül atar.Can dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür: Şu kanlı zalımın ettiği işler, Garip bülbül gibi zaralar beni. Yağmur gibi yağar başıma taşlar, İlle de dostun bir fiskesi yaralar beni. Dar günümde dost düşmanım belli oldu. Bir derdim var idi, şimdi elli oldu. Ecel fermanı boynuma takıldı. Gerek asa, gerek vuralar beni. Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz. Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz. Şu ellerin taşı hiç bana değmez. İlle dostun bir tek gülü yaralar beni.
şu kanlı zalimin ettiği işler, garip bülbül gibi zar eyler beni yağmur gibi yağar başıma taşlar, dostun bir fiskesi yaralar beni...
İmtihandan geçmeyen dostluk dostluk olmaz
Kişiyi asıl yıkan şey sevmediklerinden değil sevdiklerinden gördükleridir. Sıkıntıda kaldığında dostundan destek yerine köstek bulmaktır. Şu kanlı zalimin ettiği işler Garip bülbül gibi zar eyler beni Yağmur gibi taşlar yağar başıma Dostun attığı gül yaralar beni Hallacı Mansur
Sayfa 304
Reklam
Şu kanlı zalimin ettiği işler Garip bülbül gibi zareler beni Yağmur gibi yağar başıma taşlar Dostun bir fiskesi yaralar beni
Dostun bir tek gülü yaralar beni...
Hikâye olunur ki: Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak, bilsin.” Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan’ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in musahibi (can yolda- şı) Ali Baba, taş atmasa da can korkusundan Pir’e bir gül atar. Gül, Pir’e değer ve yaralar. Al kanlar akar Pir’in bedeninden. Can dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür: Şu kanlı zalımın ettiği işler, Garip bülbül gibi zaralar beni. Yağmur gibi yağar başıma taşlar, İlle de dostun bir fiskesi yaralar beni. Dar günümde dost düşmanım belli oldu. Bir derdim var idi, şimdi elli oldu. Ecel fermanı boynuma takıldı. Gerek asa, gerek vuralar beni. Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz. Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz. Şu ellerin taşı hiç bana değmez. İlle dostun bir tek gülü yaralar beni.
Hikâye olunur ki: Pir Sultan Abdal, idam edileceği darağacına doğru yürümeye başlar. Hızır Paşa emir verir: “Herkes Pir Sultan’ı taşlasın, taş atmayanın boynu uçurulacak, bilsin.” Uğruna mücadele ettiği halk, Pir Sultan’ı taşlamaya başlar. Taşlar Pir Sultan’a kadar gelmekte, ama ona değmeden yere düşmektedir. Pir’in musahibi (can yolda- şı) Ali Baba, taş atmasa da can korkusundan Pir’e bir gül atar. Gül, Pir’e değer ve yaralar. Al kanlar akar Pir’in bedeninden. Can dostunun bu hareketinden incinen Pir’in dudaklarından şu nefes dökülür: Şu kanlı zalımın ettiği işler, Garip bülbül gibi zaralar beni. Yağmur gibi yağar başıma taşlar, İlle de dostun bir fiskesi yaralar beni. Dar günümde dost düşmanım belli oldu. Bir derdim var idi, şimdi elli oldu. Ecel fermanı boynuma takıldı. Gerek asa, gerek vuralar beni. Pir Sultan Abdal’ım can göğe ağmaz. Haktan emrolmazsa rahmet yağmaz.
Şu Kanlı Zalimin Ettiği İşler
Kudüs'ün İsrail tarafından işgalinden iki yıl sonra, 21 Ağustos 1969 sabahı, Mescid-i Aksa'nın içinde yer alan Kıble Mescidi'nden dumanlar yükselmeye başladı. Kısa süre içinde müdahale edilen ama üç saat boyunca da söndürülemeyen yangın, mescidin güneydoğu cephesinde başlamış, daha sonra orta kısma yayılmıştı.Gösterilen bütün çabaya rağmen, alevlerin Selahaddîn Eyyûbî'nin 1187'de Kudüs'e getirdiği tarihî minberi küle çevirmesine engel olunamadı.Yapıdaki hasar öylesine büyüktü ki,Ürdün Krallığı,yıllar sürecek kapsamlı restorasyon sürecini 9 milyon dolarlık bir harcamayla tamamlayabilecekti.
Reklam
Şu kanlı zalimin ettiği işler Garip bülbül gibi zar eyler beni Yağmur gibi yağar başıma taşlar Dostun bir fiskesi yaralar beni beni beni Ahmet Aslan - Şu Kanlı Zalimin Ettiği İşler I Na-Mükemmel © 2015 Kalan Müzik / Kalan Müzik youtube.com/watch?v=qv5pT7Q...
Resim