‘’Onu tanıdığından beri, içinde şimdiye kadar hep gölgede ve uyuşuk kalmış olan, hiç uyanmamış bulunan çeşitli sevgi hisleri birdenbire kıpırdamıştı. Hepsi birden canlanmıştı.
Cevriye onu tanımadığı için, sevemediği anasının, hayali kalbinde ölmemiş olan babasının, dünyaya gelmemiş olan, geldiyse kendisinin tanımadığı kardeşlerinin, hiçbir zaman genç kız olmadığı için karşısına çıkmamış bulunan nişanlısının, kendisine hiç de kısmet olmayacak kocasının yerine sevmişti.
Onu hepsi için ve hepsi kadar sevmişti.’’
‘’Eskiden düşünmediği şeyleri biliyor, eskiden hissetmediği şeyleri hissediyor, eskiden mevcudiyetlerinden haberi bile olmadığı kavramları zihni kavrıyordu. Ve eskiden hiç tanımadığı günahsız bir hisle ve sanki hiçbir erkeğe verilmemiş kadar tertemiz bir vücutla onu seviyordu.
Onun omuzlarına dokunan bu sıcak ellerin kalbinde yarattığı heyecanı, o şimdiyr kadar bir tek defa olsun duymamıştı. Onu sevmek, Cevriye'ye kendi kendini birdenbire keşfetmek gibi bir şeydi.’’
''Onu böyle ölesiye, böyle köpek gibi sevdiği halde, onun tarafından sevilmeyi istemeye ve sevilmediğini anladığı zaman kıskanmaya hakkı olmadığını biliyordu.''
''Bu duyguda hem zevk hem saadet hem de ıstırap vardı.
O kadar çık saadet ve zevk veriyordu ki belki de saadetin bu kadar fazlası ona ıstırap gibi geliyordu.''
''Onunla arasında hiçbir şey geçmediği halde, mazisinin en tatlı hatıralarını ona döküp saçtığı bu geceyi ölünceye kadar unutmayacak, bu gecenin hatırası onun kalbinde ve başında, hayatının en mesut hatırası olarak yaşayacaktı..''
"Cevriye talihinden ve alnının yazısından müşteki değildi. Hayatta daha iyi bir şey olduğunu zannetmiyor, daha iyi bir şey tanımıyor ve onun için de hiçbir şeyi özlemiyordu."