Allah Te‘âlâ’nın Kelâm Sıfatı ve Kur’ân-ı Kerîm
Allah Te‘âlâ’nın subûtî olarak ifade edilen sıfatları, zât için var olan zâid özellikler olup zâtla kaim sıfatlardır. Bunlara hakikî sıfatlar da denilir. Bu sıfatlar, zâtla kaim olmaları yönünden sübûtî, zâtla kaim mevcut bir özellik olmaları yönünden ise hakikî ismini alırlar. Bu sıfatlar; hayat, ilim, irade, kudret, semi‘ (duymak), basar
Vav’ın Elif’le Şems Vakti Sohbeti - Garib Çoban
Vav’ın Elif’le Şems Vakti Sohbeti - Garib Çoban Rasulullâh’ın açtığı kapıdan aşkın evinden giremeyenler. Girmemenin sonuçlarını yaşayacaklardır. Sen’in gerçek kimliğin, Kendini bulmak için önce onu kaybetmelisiniz. İyilik değerlendirene yapılır, nanköre yapılırsa, nankörlüğünün sonuçlarını yaşamasına neden olur. Nankör mahrum kalır. Allah
Reklam
Yaratıcılık
Geçenlerde yaratıcılık kavramının insanoğlu için kullanılıp, kullanılmayacağını düşünüyordum. Durakta, parkta ve başka türlü yerlerde benim bulmam için dışarı çıkmış olan insanlara sordum. Bazıları beni kovdu, bazıları olabildiğince cevapladılar. Allah'ın subuti sıfatları arasında tekvine baktım ve bize acaba bu sıfat görme de olduğu gibi belli ölçüde verilmiş midir, diye düşündüm. Daha sonra şuna karar verdim insanoğlunun yapma, etme gücü; yaratma değil de, icat, buluş veya keşif olarak adlandırılmalı diye düşündüm ve beynimizin sol lobuna ait olduğu düşünülen, yaratıcılık özelliğini özgün eserler üretme arzusu olarak değiştirmeyi doğru buluyorum. Yaratıcılık yalnızca Allah'a mahsustur ve ben buna inanırım...
Başlamam için sadece başlamayı istemem yetmiyor, başlamaya gücüm de olmalı... Kelâm âlimlerinin irade ve kudrete Cenab-ı Hakk'ın subuti sıfatları içerisinde yer vermelerinin en önemli sebebi budur. Cenab-ı Hak Fail-i Muhtar ve Kadir-i Mutlaktır. Çünkü O, irade (meşiet) ve kudret sahibidir. Bir fiili eylemek ve eylememek için O'nun hem iradesi, hem kudreti vardır; dilerse yapa r, dilerse yapmaz; yapmaya da yapmamaya da kudreti vardır. Kulların da eyleyebilmek için irade ve kudrete ihtiyaçları vardır; zira istem ve güç yoksa, eylem de yok demektir.
sûfîlerin görüş birliğinde oldukları bir husus da şudur: Allah’ın sıfatları Allah’ın ne aynıdır, ne de gayrisidir. ilâhi sıfatların var olduğunu kabul etmek, “Allah bu sıfatlara muhtaçtır, eşyayı bunlarla idare eder” manasına gelmez. Allah’ın sıfatlarının var olduğunu kabul etmek, bu sıfatların zıdlarını reddetmek ve bizzat bu sıfatların mevcut olduğunu, O’nunla kâim bulunduğunu kabul etmek manasına gelir. “Allah’ın ilmi vardır” sözünden maksat sadece: “O’nda bilgisizlik yoktur” demek değildir. “Allah’ın kudreti vardır” demek sadece “O, âciz değildir” manasına gelmez. “Allah câhil ve âciz değildir” demek “âlim ve kâdirdir” demek değildir, öyle olsaydı, Allah’tan cehl (bilgisizlik) ve aczin reddedilmesi O’nun âlim ve kadir oluşu manasına gelirdi. (yani ilim ve kudret sadece menfî ve selbî bir sıfat değil, aynı zamanda müsbet ve sübûti bir sıfattır). diğer bütün sıfatlar da böyledir.
Selef, «Allah zat, sıfat, fiil ve isimleri itibariyle hiç bir şeye benzemez,, hiç bir şey de onun gibi değildir», prensibini umumî ve küllî bir kâide olarak kabul eder. Âyet ve hadislerde geçen selbî (negatif) isim ve sıfatlar hariç, diğer selbî sıfatlan ağzına almaz. Daha çok Allah'ı Subûtî sıfatlarıyla tanır: Allah vardır, ilmi, kudreti... vardır, 'eli, yüzü... mevcuttur. Gelme, gülme... gibi fiilleri vardır... gibi... Selefe göre Allah'ın ne olduğunu bilmek, O'nun ne olmadığını bilmekden çok daha önemlidir. Kelâm tam tersine, Allah'ı daha ziyade selbî sıfatlarla tanır: Allah araz değildir, cisim değildir, yukarıda, aşağıda, önde arkada, sağda, solda, değildir... gibi. Kelâmda Allah'ın ne olduğundan çok (sübûtî ve pozitiv sıfatlarından ziyade) ne olmadığı daha ehemmiyetlidir. Bu yol selefin tam tersi olan felsefeye daha yakın bulunan bir yoldur.
Reklam
90 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.