Hazreti Ömer bir gün ümmetin sırdaşı olan Huzeyfetül Yemani'den fitnelere dair bazı hadisleri duyar. Derin derin düşünmeye başlar. O, o haldeyken İbn Abbas yanına girer Hz. Ömer'i böyle bir halde görünce İbn Abbas sorar "Ne bu halin ey Emir'el Mümin'in! Çok düşüncelisin." Hz Ömer der ki " Ey İbn Abbas! Söyler misin bu ümmetin kitabı bir, peygamberi bir ve kıblesi bir olduğu halde nasıl olur birbirlerine düşebilir ve fitne kapılarını kırabilir? " Bu soruya İbn Abbas bir cevap verecek o cevap sadece Hz Ömer'e verilmiş bir cevap değil aslında kıyamete kadar tüm müminlere verilmiş bir cevap olacaktır diyecektir ki " E y müminlerin emiri biz bize indirilen kitabı okuduk, anladık, ayetleri neden indirildiklerine vakıf olduk ve bunlarla amel ettik ama daha sonra gelecek olanlar Kur'an-ı okuyacaklar ama anlamayacaklar, bu sefer her biri bana göre deyip kendilerine göre görüşler oluşturacaklar böyle olunca da ihtilafa düşüp birbirlerine girecekler. " Bu sözler Hz Ömer'i daha da dehşete düşürecekti.
Gelecekten endişe etmeyin. Hüzünlü de olmayın, yani geçmişi de merak etmeyin. Çünkü:
"Haberiniz olsun ki Allah'ın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir."(Yûnus62)
Âlimlerin imamı olan Muâz b. Cebel bazen çocuklarından birine şöyle söylerdi: "Oğlum! İnsanlarla az, Rabb'inle çok konuş. Belki o zaman kalbin Rabb'ini görür."
Aslında kişinin niyeti ve bakış açısı kendisinin inandığı değerleri belirleme noktasında etkilidir. Bu niyeti ve bakış açısı kendisini ya elması ya da kömüre dönüştürecektir.
"Kur'an-ı Kerîm'in mûcizelerinden biri de her zaman bilinemeyen bazı hakikatleri, daima bilinen kelimeler içerisinde saklaması ve bunları vakti geldikçe ortaya koymasıdır.
Mustafa Sâdık er-Râfiî
Kur'an öyle bir kitaptır ki ondan bir kelime çıkarılsa, sonra bütün Arap lisanı altüst edilse, bundan daha münasip bir kelime bulmak mümkün değildir.
İbn Atiyye el-Endelüsî