“Dön eve anne, bana imanı öğret!”
Kadın denince en başta ana, şefkat, merhamet, fedakârlık, nazik ve nâzenin bir kalp hatırlanır. Anne en büyük ve etkili öğretmendir. “İnsanın en birinci üstadı ve tesirli muallimi, onun validesidir…” (Lem’alar, Risale-i Nur Enstitüsü/internet, s. 202) Ne yazık ki, “mimsiz medeniyet” süslü, süfli fantazilerle kadınları, anaları cezb ederek
"Ey bedbaht! Ben seni i'dam-ı ebedîden kurtarmaya ve fâni hayvaniyetin en süflî ve elîm derecesinden bir bâki insaniyet saadetine çıkarmaya çalışıyorum. Sen benim ölümüme ve i'damıma çalışıyorsun. Senin bu dünyada lezzetin pek az, pek kısa ve âhirette ceza ve belaların pek çok ve pek uzundur. Ve benim ölümüm bir terhistir. Haydi defol; senin ile uğraşmam, ne yaparsan yap." Asa-yı Musa
Reklam
Köy Enstitülerinin Mirasına Sahip Çıkmak!
Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın sonucu kurulan Laik Cumhuriyet’in ve Cumhuriyet Devrimcilerinin anıt eğitim eseri Köy Enstitülerinin kuruluşunun 81’nci yılı bugün. Daha doğarlarken saldırılara uğramışlardı, Cumhuriyetin eğitim devrimcileri İsmail Hakkı Tonguç’ların, Hasan Ali Yücel’lerin yaşamlarını adadıkları, yokluklar içinde var
İnsan ' daki Nefisler
☰ İslam ve İhsan NEFSİN MERTEBELERİ Nefsin yedi mertebesi vardır. Bunlar; Nefs-i Emmâre Nefs-i Levvâme
. Peygamber deyince ilk aklınıza gelen nedir? Sakal bırakmak, sarık sarmak, cübbe giymek, oturarak yemek yemek, misvak kullanmak ya da namazın sünnetleri, Öyle değil mi? Biz peygamberin sakal-ı şerifini, hırka-i saadetini, şemail-i şerifini öne çıkardık. Yeryüzünü, gökyüzünü mucizât-ı ahmediyye ile doldurduk. Lakin onun risaletini, getirdiği
...nietzsche'nin üstün insana yükselme ile hitler'in alt insanına alçalma arasında seçenegin vardı. yaya-ya, diye bagırıp alt insanı seçtin. lenin'in gerçek demokratik anayasasıyla stalin'in diktatörlügü arasında seçenegin vardı. sen stalin'in diktatörlügünü seçtin. freud'un, senin ruh hastalıgının özünü aydınlatmasıyla, yine onun kültür
Reklam
HZ. PEYGAMBERİ DOĞRU ANLAMAK yahut ONU BU ÇAĞA GETİRMEK. Saadettin Merdin
Peygamber deyince ilk aklınıza gelen nedir? Sakal bırakmak, sarık sarmak, cübbe giymek, oturarak yemek yemek, misvak kullanmak ya da namazın sünnetleri, Öyle değil mi? Biz peygamberin sakal-ı şerifini, hırka-i saadetini, şemail-i şerifini öne çıkardık. Yeryüzünü, gökyüzünü mucizât-ı ahmediyye ile doldurduk. Lakin onun risaletini, getirdiği
Yaşasın, onu anlamamıza vesile olan Kur’an! O, Kelam-ı Ezelîden geldiği için ebede gidecektir. Onun hakikati üstünde hakikat, onun hükmü üstünde hüküm yoktur ve olmayacaktır. Nefsin, bizi dünyaya peşkeş çeken, onun süfli ve geçici ziynetlerine; murdara ve harama, mala ve mülke, paraya ve pula, şehvete ve tamaha bizi sevk ve icbar eden rezil
Tasavvuf...
“Ey itmi’nâna ermiş (itaatkâr) nefs! Sen O’ndan, O da senden râzı olarak Rabbine dön! (Sâlih) kullarımın arasına katıl ve cennetime gir.” (el-Fecr, 27-30) Özü itibâriyle tasavvuf; gönül âlemimizin, Cenâb-ı Hakk’a yakın bir hâle gelmesidir. Bu sâyede Hak Teâlâ, muhabbetiyle bütün gönlü kuşatmaya başlayacak ve gittikçe daha fazla tanınarak kulda bir “vuslat” kıvâmı oluşacaktır. İşte bu kıvam; bizi kurtaracak olan keyfiyettir. Bizlere Hira ve Sevr’den kalan mukaddes bir mîrastır. Bu hâli elde edebilmenin yolu ise, kalb tasfiyesi ve nefs tezkiyesidir. Diğer bir ifâdeyle tasavvuf, sulhü olmayan mânevî bir cenktir. Yâni bir ömür boyu nefsin süflî arzularını bertarâf etmeye çalışmaktır. Tasavvuf; ihlâstır, istikâmettir, rızâ ve teslîmiyettir.
Nefs, Akıl ve İmaN
İlim ve Sanat, IV, 23 (1989) Çağdaş toplumlar, yirminci yüzyılda gerçek bir cahiliyet devri yaşıyor. Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen çağın insanı mutsuz ve muzdarip, savaşlar, sömürüler, yalanlar, çılgınlıklar, zulümler, edepsizlikler, sefaletler, dengesizlikler, cinayetler, intiharlar, hastalıklar... İnsanlık özlediği huzur ve
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.