Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Siyasi iktidarlar ve tarikatlar
Dönemin tarihçileri, yiyeceğin az, fiyatların pahalı olduğu bu zamanlarda, bu coğrafyada (Ön Asya) yaşayan insanların hayatlarını idame ettirebilmek için zorunluluktan dolayı at, eşek, katır, köpek gibi ele geçirebildikleri bütün hayvanların etlerini yediklerini belirtmektedir. (bkz. İbn Kesir, el-Bidâye ve'n-Nihâye) Tarihçiler daha dehşetli
Sayfa 54 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik
Lafızlarla aldanan sufiler
Diğer bir kısmı ise, mükâṣefe ilmine sahip olup, Hak'ki müşahede ettiklerini, makamları geçtiklerini, şühûdun özüne ulaşıp, bağlandıklarını ve kurbiyet makamında olduklarını iddia ederler. Oysa ne kurbiyet ne de ona ulaşma hakkında lafız ve isimden başka bilgisi olmadığı halde bir kaç kelime bellemiş, onları tekrar eder durur. Bunun gelmiş geçmiş bütün insanların ilimlerindeki en üstün mertebelerden olduğunu zanneder. Bunun için de bırakın avamı, fakihlere, Kur'ân okuyanlara, hadis âlimlerine ve diğer âlimlere küçümseyici gözle bakar. Hatta çiftçi zirâatini, dokumacı işini gücünü bırakarak günlerce onların peşine takılır ve bu asılsız sözlere kulak verir. Onları öyle tekrarlar durur ki, sanki vahiy gelmiş de konuşuyor zannedersin. Bir takım sırlardan haber verir, bununla bütün âbid ve âlimleri hakir sayar. Âbidler hakkında, "Kendilerini yoran ücretli işçiler!"; âlimler için, "Onlar hadisle, haberle iştigal etmekle hakikatten uzak kalmıştır." derler. Kendisinin Hakka vâsıl ve yakınlardan olduğunu iddia eder. Halbuki Allah katında o, günahkâr münafıklardan, kalp erbabı nezdinde ise ahmak câhillerdendir. Doğru dürüst hiç bir bilgisi yoktur, hiç bir huyunu düzeltmemiş, hevasının peşine takılmayı ve hezeyan ardına düşmeyi bırakıp, kalbini kontrol adına hiç bir şey yapmamıştır. Şayet kendisine fayda verecek işlerle meşgul olsaydı onun için daha faydalı olurdu.
Reklam
Refah ve süslerde aldanan sufiler
Başka bir grup da, bunlardan daha çok gurura saplanmıştır. Yiyecek, mesken ve evlilikte aza kanâat ve fedâkârlık onlara zor gelir. Tasavvuf yolunda bulunduğunu açığa vurmak ister fakat sûfîlerin kıyafetlerine bürünmeye gerek görmez. İpek kullanmaz; yamalı fakat değerli, ipekten daha kıymetli elbiseler, kaliteli önlük ve mendiller ve süslü seccadeler edinirler. Bunlar görünen bir günahtan kaçınmazken, görünmeyen günahlarda durum nasıl olur! Onların tek amacı müreffeh yaşamak, idarecilerin mallarını yemektir. Bununla birlikte kendilerinde hayır olduğunu zannediyorlar. Bunların müslümanlara zararı hırsızlarınkinden daha beterdir. Çünkü bunlar kıyafetle kalpleri çalıyorlar; böylece kendilerine uyan başka insanların helak sebebi oluyorlar. Bunların rezilliklerini birisi görünce, tasavvuf ehli hep böyledir zannederek bütün sûfîleri genel bir şekilde karalama yoluna gider.
Şekle aldanan sufiler
Bir kısım sûfiler sözlerle, kılık kıyafetle ve dış şekille gurura kapılmışlardır. Giyim kuşam biçimleriyle, konuşmaları, edepleri, âdetleri, istilahları; semâ ve raksta ortaya çıkan halleri, taharet, namaz, başlarını öne eğerek seccade üzerinde oturmaları, derinden nefes alarak düşünceli gibi başlarını göğüslerine yaklaştırmaları, alçak sesle konuşmaları ile bağırışlarıyla vs. sâdık sûfilere benzerler. Böyle davranmanın kendilerini kurtaracağını zannediyor, nefislerini mücâhede, riyazet, kalb murakabesi ve dış ve içlerini görünen-görünmeyen günahlardan arındırmaya tâbi tutmuyorlar; halbuki bütün bunlar tasavvufun kâidelerindendir. Sonra onlar harama, şüpheli şeylere ve yöneticilerin mallarına hücum ediyorlar. Ekmek, para, meyve... için yarışıyorlar; zerre kadar değeri olmayan şeyler için birbirlerine hased ediyorlar; arzuladıkları bir şeye karşı çıkılınca birbirlerinin şeref ve haysiyetlerine saldırıyorlar. Bunların aldanmaları açıktır; kahramanların, savaşçıların ve cesaret sahiplerinin isimlerinin kitaplara geçtiğini duyunca, savaşçı kıyafetine bürünüp sultana vararak kendisini takdim eden yaşlı bir kadın gibidirler: Durumu anlaşılınca ona: 'Sultanla alay etmekten utanmıyor musun? Onu filin yanına atın!' denilerek filin yanına atılır ve fil de onu öldürünceye dek ayağının altında çiğner.
Sufiler derler ki bir insan huzura ulaşmak istiyorsa Allah'ın indirdiği din ve hayatta başına gelenler konusunda Allah'tan razı olacak.
Sayfa 67
Sâmânoğulları aracılığıyla başlayan İslâm'a geçiş süreci ve İslâm'ın Türkler arasında yayılışı, doğrudan doğruya Araplar vasıtasıyla olmaktan çok Iranlılar kanalıyla ve süfiler eliyle vuku bulmuştur. Bundan sonra Türkler yeni girdikleri dinin hem askerî sahada hem de ilim ve sanatta hâmisi olmaya başlamışlardır.
Reklam
Sufiler Tanrıdan kalplerini kırmasını dilerler: “Kalbimi parçala ki, Sınırsız Sevgi için yeni bir oda yaratılabilsin.”
Sufiler derler ki, nefse lezzet veren pek çok şey ruha acı vermektedir, ruhta tat bırakan pek çok şey de nefste keder olarak hissedilir.
İbnu's-Serrâc'ın muvelleh sufilere karşı engin hoşgörüsü sadece görüştüğü kişilerle sınırlı değildir. Kitabımızın ilerleyen bölümlerinde görüleceği üzere, bizzat tanımadığı ama hakkında bilgi sahibi olduğu bir çok muvelleh dervişi de kapsamaktadır. Haklarında daha sonra geniş şekilde bilgi vereceğimiz Sarı Saltuk, Ali el-Harîrî, İbrahim el-Muvelleh gibi sufiler, onun tarfından tezkiye ve tebcil edilmektedir. Bu hoşgörüsünün, hakkında onaylamadığı şeyler duyduğu muvelleh dervişler söz konusu olduğunda bile geçerli olduğu görülmektedir. İbnu's-Serrâc'ın muvelleh dervişlerle yakın ilişkisini ve onlara gösterdiği engin hoşgörüyü göz önüne aldığımızda, tasavvufi yöneliminin esas itibariyle muvellehlik çizgisinde olduğunu söylemek gerekmektedir.⁴² Bu konuda, mensubu olduğu Rifâilik tarikatının 7./13. yüzyıldaki genel çizgisine uygun hareket ettiğini düşünmekteyiz. ⁴² Konevî de aynı şekilde düşünmekte ve İbnu's-Serrâc'ı Kalenderîleri savunmasından dolayı, Kalenderî zihniyetli bir derviş olarak kabul etmektedir. Bkz. el-Konevî, es-Sûfîyyetu'l-Kalenderîyyetu, s. 208
Sayfa 21 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Giriş
144 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bu kitabın yazarı Reynold Alleyne Nicholson tasavvuf uzmanı İngiliz bir oryantalisttir. Aynı zamanda Mevlâna Celâleddin Rûmî üzerine de ihtisas yapan bir kişi olarak Mesnevi'yi İngilizce'ye tercüme etmiştir. Bu kitap tasavvuf ve diğer Doğu inançlarından olarak Budizm ile etkileşim anlamındaki korelasyonu anlamak açısından da son derece önemli. Bir tasavvuf ehli olarak İbrahim bin Ethem'in hayatının Gotama Buda'ya benzemesi ve onun gibi zenginlik ve şatafatı terkederek çile hayatına yönelmesi onun Budizm'den de etkilendiği düşüncesi dile getirilir bu kitapta. Aynı zamanda Budizm'deki Nirvana kavramıyla İslamî tasavvuftaki fenâfillah kavramı arasındaki benzerlikler ve nüanslara da değinilmiş. Tasavvufu ve sufiliğin mistik yönünü bir Batılının gözünden anlamak adına oldukça kısa ve öz bir kitap. İyi okumalar dilerim.
İslam'ın Mistik Yüzü: Sufiler
İslam'ın Mistik Yüzü: SufilerReynold A. Nicholson · Kapı Yayınları · 02 okunma
Reklam
İslam Hukuku:
-Hanefi mezhebi: Hanbelilerle birlikte sanat düşmanlarıdır :) Ancak savaş ve düğün de müziğe cevaz verirler. Zahiri ve Sufiler ise tam tersi müzik taraftarlarıdır. Kadirilerin devran dönüp kudüm çalmaları , Mevlevilerin sema ederken ney icra etmeleri gibi..
Doğadan üstün olduğu sanısına kapılıp onu dilediğince tüke- ten uygar insan, hayvanın, bitkinin, toprağın ve doğa insanının bilgeliğinden yoksun bir varlık, İnsan aya gittiği gibi, gün gelir Mars'a da gider, daha öteye de. Çünkü, doğanın bilgeliğinden yoksun bırakılmış olmanın hırçın yalnızlığını ödünlemek zorun- da. Kendini anlayabilme konusunda ise sınıfta kalmıştır. Doğanın ya da teknolojinin, günü geldiğinde onu boğup cansız bırakacağı kesin. Belki bu ikisi birlikte hallederler. Bir süredir modern fizik evren hakkında bize çarpıcı bilgiler sunmakta, bildiğimizi sandı- ğımız şeyleri temelinden sarsarak. Giderek artan sayıda fizikçi evrenin bir hologram olduğu, aslında her şeyin boşluktan oluştu- ğu konusunda görüş birliğinde. Bunu, Sufiler de bir başka şekilde ifade etmişlerdi. Hindular zaten hayatın bir yanılsama olduğuna inanıyorlar. Beyin dediğimiz organın da aslında sayısız titreşim- den oluşan bir boşluk olduğunu kabul ettiğimizde işler daha da karışıyor, ama konuyu daha da karmaşıklaştırmamak için burada durmam gerek. Ben de dağılabilirim.
Sayfa 77 - MetisKitabı okuyor
Öncelikle İbnu's-Serrâc'ın muvelleh tanımlamasını ve bu kavramın tasavvuf tarihi açısından ifade ettiği anlamı tespit etmeye çalışacağız. Daha sonra onun muvelleh ismi altında vermiş olduğu tasavvufi şahsiyetler hakkındaki bilgilerini değerlendireceğiz. Ayrıca bu sufilere ve onlardan kaynaklanan uygulamalara dönemin medrese ulemasının tepkilerini inceleyerek fakihler ile sufiler arasındaki gerilimin çerçevesini çizmek için çaba harcayacağız. Bunu yaparken herhangi bir grubun yanında taraf olmadan ve eleştirilerin gerçeklik boyutunu sorgulayarak bir tarihçi gözüyle değerlendirmelerde bulunmaya gayret edeceğiz. ... çalışmamız zaman aralığı olarak 7./13. yüzyıla yoğunlaşmıştır. Bunun nedeni İbnu's-Serrâc'ın hayatı hakkında bilgi verdiği muvelleh dervişlerin daha çok 7./13. yüzyılda yaşamış olmasıdır. Ancak İbnu's-Serrâc'ın 8./14. yüzyılın ortalarında vefat ettiği dikkate alındığında yaptığımız tasvirlerin zaman zaman 8./14. yüzyıla kadar uzaması doğal kabul edilmelidir.
Sayfa 7 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Önsöz
İslâm Dininin mensuplarından bazı filozoflar ve sufiler "yokluk" kavramını "varlık" kabul edip bundan âlemin ve nesnelerin yaratıldığı anlayışı- na karşı çıkmışlardır. Çünkü onlara göre ve genel olan anlayışa göre, "yokluk", bir varlık değil, varlığın ve varlık imkânının olmayışıdır; dolayısıyla "yokluktan varlık meydana gelmez = ex nihilo nihil". O zaman insanın aklına şu soru gelmektedir: "Varlık" nereden ve nasıl meydana gelmiştir? Buna bağlı olarak da âlem ve nesneler hangi süreçte oluşmuştur?
Sufiler
Bunların kalplerini ilahi sır cevherleri için kaynak kıldı. Ümmet içinde ilahi nurların doğduğu mahal olma hususiyetini onlara bahşetti. Sıkışık durumlarda kalan halkın sığındıkları mercii bunlardır. Bütün bunlar hallerinde (nefisleri ile değil) Hakk ile beraber ve hakkın iradesiyle bulunurlar.
Sayfa 80 - GirişKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.