'Hayat imanı belirler.' Evet, öyledir. Kimi insanların iman etmek istememesinin sebebi, yaşama biçimleridir. Nitekim, daha sonra halis bir mümin olan Hind, kocası Ebu Süfyan'a sorar: 'Bu kadar mı yanıldık?' Ebu Süfyan tarihi bir cevap verir: 'Hayat tarzımız yanlıştı.' Yani yaşadıkları hayatın basiretlerini bağladığını söyler.
Carpe Diem Kitap
"Bir insan bütün komşularına karşı sevimliyse, kardeşleri ve bütün dostları arasında beğeniliyorsa kuvvetle muhtemel ki o kişi yağcıdır." Sufyân-ı Sevrî (rahmetullâhi aleyh)
Reklam
Süfyân-ı Sevrî diyor: "İstemeyerek, yâni gönülsüz ve yemeğini yedirmek istemediği bir adamı dâvet eden kimsenin dâvetine, adam icâbet ederse böyle dâvet edenin iki, etmezse bir günâhı vardır. İki günahtan biri nifakı, diğeri de adama yedirmek istemediğini târizdir. İşte insan, bütün amellerinde kendini böyle kontrol etmeli, adımlarını ileri ve geri atmasını niyet ile yapmalıdır. Şâyet niyet hazırlığı yoksa işini durdurmalıdır. Çünkü niyet, irâde dışıdır.
Sayfa 252Kitabı okudu
İki yüzlü ile dost olman dostlar İyi günde TANRI gibi laf eder Kara gün içinde UZAKTAN SESLER Bir yüzüne ŞEYTAN bilse bin İNSAF eder İki yüzlü ile dost olam desem Serden haberin yok sersemsin sersem Mukadderat icabında düşersem Dize vurur acır gibi tuf eder tuf Yüzüne gelince canı gözüsün Yüzünden gidince ala tazısın Süfyan gibi hilaf yazan yazısın İki yüzlü peygambere küfür eder Hakkın bir kelamı çıkmaz dilinden Yüz bin çeşit toz kaldırır yolundan Kul Mahzuni İki yüzlü elinden Döner gelir acır gezer tuf eder
Abbas ,"Ey Ebu Süfyan, bu saltanat değil peygamberliktir. "diyerek sözünü düzeltti.
Sayfa 108
İşte, Süfyan israfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tama'ı uyandırarak insanların o zaîf damarlarını tutup kendine müsahhar eder diye bu hadîs ihtar ediyor. İsraf eden ona esir olur, onun dâmına düşer diye haber verir.
Reklam
Kıpçakların Doğu Avrupa'da yerleşmelerine ait destani rivayetler, Atilla zamanına ait olabilir. İran rivayetlerinde de Azerbaycan, eskiden Türklerin eline geçmiş bir ülke olarak tarif edilir. Mübarek el-Türki Kazvin'de bir kale bina ederek ona kendi ismini verdi. Mücmel el-tevárih ve'l kısas'ın İranlı müellifi, Arap Himyar hükümdarlarından Raiş'e ait destani rivayetleri naklederken, bunun geldiği sırada buralarının Afrasyab'ın ve Türklerin elinde olduğuna dair sözleri nakletmiştir. Arapların bu Himyar hükümdarlarına ait destanlarında, Azerbaycan'ın eskiden bir Türk ülkesi olduğu, tek bir umumi mehaza(kaynak) ircaı(indirgeme) kabil olmayacak eserlerde de tekrarlanmıştır. İhtimal bu rivayetlerin tesiriyledir ki Halife Muaviye b. Süfyan'a da "Azerbaycan bir Türk vilayeti" olarak tanıtılmıştır. Buna ait rivayetler, Arapların en eski tarihçisi İbn Hişam'da bulunmaktadır. Bu rivayete göre, Muaviye yanında bulunan Übeyd'e, "Türk ve Azerbaycan nedir?" diye sorduğunda Übeyd, "Azerbaycan eskiden Türklerle meskûn bir ülke idi" cevabını vermiştir.
Sayfa 239 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı: Şubat 2020, İstanbul
Süfyan es-Sevrî (ra) şöyle buyurmuştur: "İşittiğime göre İsrâiloğulları yedi sene üst üste kıtlıkla karşı karşıya kaldılar. Öyle bir hâle geldiler ki, mezbeleliklerden ölü hayvanların leşlerini toplayıp yediler. Çocuklarını yediler. Bu hâl devam ettiği müddetçe dağlara çıkıp ağlarlar, yalvarıp yakarırlardı. Bunun üzerine Allah Teâlâ (cc) onların peygamberlerine vahiy gönderdi: 'Eğer yürüyerek bitkin bir hâlde benim dergâhima gelip ayaklarınız yürümekten şerha şerha olup dizlerinize kadar çıksa, dua için uzanan elleriniz göklere yetişse, dua eden diliniz dua ede ede yorulsa bile, yine de duanızı kabul etmeyeceğim ve yine de ağlayanınıza rahmet etmeyeceğim. Tâ ki, zulümle aldıklarınızı sahiplerine iade etmedikçe...' Bunun üzerine zulümle alınan bütün mallar ve haklar, sahiplerine iade edildi ve aynı günde yağmur şakır şakır yağmaya başladı". - Mâlik b. Dinar şöyle demiştir: İsrâiloğulları'nda büyük bir kıtlık meydana geldi. Birkaç defa yağmur duasına çıkmalarına rağmen yağmurun yüzünü göremediler. Bunun üzerine Allah Teâlâ (cc), peygamberlerine şöyle vahiy gönderdi: 'Onlara söyle ki, sizler necis bedenlerinizle benim huzuruma geliyorsunuz. Kana boyanmış ellerinizi benim dergâhıma uzatıyorsunuz. Mideleriniz haramla dolu olduğu hâlde geliyorsunuz. Şimdi ise benim gazabım sizin üzerinize daha da artar. Bu durumda bana gelmeniz sizi gittikçe benden uzaklaştırır; (bu söylediklerimden tevbe eder gelirseniz, o zaman size rahmet ederim. Aksi takdirde rahmetin yüzünü göremezsiniz)'.
DUA EDERKEN İNŞAALLAH DEME!!!
Duanın Kabûl Olunacağına Kesinlikle İnanmak Dua hakkındaki ümidine son derece bağlı olmak gerekir. Nitekim Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: لا يقل احدكم إذا دعا اللهم اغفر لي ان شئت اللهم ارحمني إن شئت ليعزم المسألة فإنه لا مكره له Sizden herhangi biriniz dua ettiği zaman 'Ey Allahım! Eğer dilersen beni affet, eğer dilersen bana rahmet eyle' demesin. Ancak isteğini kesin bir dille Allah Teâlâ (cc)'dan istesin. Çünkü Allah Teâlâ (cc)'yı zorlayacak herhangi bir kuvvet ve kudret mevcut değildir. Sizden herhangi biriniz dua ettiği zaman, isteğini büyütsün. Çünkü hiçbir şey Allah Teâlâ (cc)'nin kuvvet ve kudretine nisbetle büyük değildir. (Yani ne kadar büyük birşey istersen o, kudret-i ilâhiyesine nisbeten küçüktür ve verilmesinde herhangi bir zorluk da sözkonusu değildir).82 أدعوا الله وأنتم موقنون بالإجابة واعلموا أن الله عز وجل لا يستجيب دعاء من قلب غافل . Kabul edileceğine yüzde yüz inanarak Allah Teâlâ (cc)'ya dua ediniz ve biliniz ki, muhakkak Allah Teâlâ (cc), gâfil bir kalpten gelen duayı kabul etmez. Süfyan b. Uyeyne şöyle demiştir: Herhangi birinizin daha önce yaptığı kötü hareketleri kendisini dua etmekten alıkoymasın. Çünkü Allah Teâlâ (cc), bütün mahlûkatın şerlisi İblis'in duasını bile kabul etmiştir. "İblis: Bana kıyâmete kadar ömür ve mühlet ver' dedi. Allah (cc) da: 'Sen mühlet verilenlerdensin' buyurdu".
Süfyân-ı Sevri'den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:“Biz ilmi Allah rızasından başka gayeler için öğrendik;ama o, Allah rızası için olacağım diye direndi."
Sayfa 164
Reklam
Bir gün Vüheyb, Süfyân-ı Sevrî ve Yûsuf b. Esbat bir araya toplandılar. Sevrî: "Bu âna kadar ânî ölümden hoşlanmazdım. Fakat şimdi bir an önce ânî ölümü arzu ediyorum." dedi. Yusuf: "Niçin?" diye sordu. Sevrî: "Fitneden korktuğum için." dedi. Yusuf: "Fakat ben böyle düşünmüyorum. Ben fazla yaşamaktan hoşlanıyorum." dedi. Sevri: "Niçin?" diye sorunca Yûsuf: "Belki bir gün olur tövbe eder ve sâlih ameller işlerim de onun için." dedi. Onlar Vüheyb'e: "Sen ne dersin?" diye sorduklarında, Vüheyb: "Ben bir şey demem. Allahu Teâlâ hakkımda neyi sevip takdir etti ise ben onu sever ve kabul ederim." dedi. Sevrî: "Kabe'nin Rabbine yemin ederim bu adam ruhânilerden ve maneviyat adamlarındandır. Doğrusunu bu söyledi." diyerek onu alnından öptü.
Sayfa 197Kitabı okudu
"Resul-i Ekrem Efendimizden bir asır sonra vefat eden ünlü fakih ve muhaddis Süfyân-ı Sevri babaların çocuklarına mutlaka ve mutlaka hadis öğretmesi gerektiğini, öğretmezlerse bundan sorumlu olduklarını söyler." Onun bu sözü , İslam'ın ilk devirlerinde hadise ne büyük önem verildiğini ortaya koyduğu gibi iyi Müslümanin ancak hadis kültürüyle yetişebileceğini de gösterir.
Hz. Süfyân es-Sevrî: Kişi Kur’ân okuduğunda Melek onun gözlerinden öper!
Geri199
1,500 öğeden 1,486 ile 1,500 arasındakiler gösteriliyor.