Hayat garip ve acımasızdı. Kendi bilincinizin daracık çemberinde yaşıyordunuz ve, hani derler ya gözden ırak olan gönülden de ırak oluyordu. Zavallı bir işçi size ait bir kuyunun içine düşüverdi diye Şükran Günü yemeğiniz mahvoluyordu ama bütün ülkedeki kuyularda yaralanıp ölen onlarca, belki yüzlerce işçi umrunuzda olmuyordu.