"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Fiziksel veya zihinsel engelli bir insanın herhangi bir başarı hikayesi ile karşılaştığımda kendime şu öğüdü veririm; 'Bu başarının normal olduğunu kabul et ama onu normalleştirme...'
İlk bakışta kendi içinde çelişkili gibi duran bu ifadeyi biraz daha açmakta fayda var. En kalabalık kişisel gelişim seminerlerinden tutun da mahalle kahvesindeki ya
📌Sana sevmeyi yanlış öğretmişler kızım.Ne kıskanmak ne de sahiplenmek, sevmek.Sevmek, soluğuna şükretmek, hep ohh çeksin istemektir.Off larına sebep olmak değil.
İnsan masaya oturduğunda zeytin-ekmekle veya bir tas çorbayla da doyar doymasına... Lakin eğer çok sevdiğiniz bir yemek önünüze geldiyse, orada hissedilen şey doygunluktan bir tık öte, farklı bir histir. Masada geçirilen süre uzar, önce uzun uzun bakışlarla gözler doyurulur... Ağıza alınan her lokma fazladan bir tur daha döner damakta...
İşte o
Eski ajandamı, karıştırırken.
İki yıl önce, yazdığım bir nota rastladım.
Sahip olamadıklarımızın derdiyle o kadar çok doluyuz ki.
Sahip olduklarımızın şükrünü yapmak aklımıza bile gelmiyor.
Elden gidene kadar şikayet ettiklerimizin, aslında şükretmemiz gerekenler olduğunu idrak edemiyoruz.
Şeytanın ve nefsimizin vesveseleriyle, aklımız hep sahip olamadıklarımıza takılı kalıyor. Bu yüzden ne büyük nimetlere sahip olduğumuzun idrakine varamıyoruz.
Halam bana hep her sabah uyandığında “ ilk işin şükretmek olsun. Rabbim, ellerim, ayaklarım tutuyor. Kendi ihtiyacımı kendim görebiliyorum. Sevdiklerim hayatta, bana bu nimetleri verdiğin için hamd olsun” diye güne başla diye nasihat ederdi. Bu nasihatin kıymetini, sahip olduklarımdan mahrum edilince anladım.
Aldanmayalım nefsimize, şükretmemiz gereken çok nimete sahibiz. İbret nazarıyla bakmayı bilelim yeter ki. Bir insanın başına bir imtihan gelince bu diğerlerinde imtihanıdır aslında. İbret alacak mı almayacak mı diye?!
Depremden kaçmayı başaran şanslı kesimden biriyim. Depremi Kahramanmaraş'ta yaşadım. Şimdi güvenli bir şehirde, tanıdıklarımıza sığındık.
Tüm her şeyim gibi üç bine yakın kitabımı da geride bırakıp geldim. İleride ne oluruz hiç bilmiyorum ama bu güne şükretmek gerektiğini biliyorum. Sağız ve birlikteyiz. Bu inanın her şeyden değerli.
Burada Dominguez'in kitabı elime ilişti. Ne zamandır okusam diyordum. Kitabın adı içinde bulunduğum psikolojide beni çekti. (Buradaki kullanımı çok farklı olsa da.) Umarım bu zamanlar geride kalır, yeniden kütüphanelerimizi kurar, yeniden hayatımızı normale döndürebiliriz.
Şartlar ne olursa olsun edebiyatsız kalmamaya çalışıyoruz, sevdiklerimize tutunuyoruz.
Sevgiyle kalın.