Harika bir direniş, serzeniş, muhteşem bir başkaldırı örneği... Acımasız hapishane koşulları, insafsızca verilmiş kürek cezaları, ölüme gün sayan idam mahkumları... Hepsi Hugo'nun harika anlatımı, akıcı üslubuyla hayat bulmuş
Kitapta idam cezasına çarptırılan bir mahkumun idamına kadar geçen süreyi (6 hafta) kendi ağzından, çarpıcı bir şekilde okuyoruz. İnfazların adeta bir halk şölenine dönüşmesi, çoluk çocuk herkesin idam anını deyim yerindeyse çoşku ve heyecan içinde beklemesi, mahkumun geride kalan gözü yaşlı ailesi kitapta etkileyici bir şekilde anlatılan konulardan.
Dikkatimi çeken yer ise mahkumun işlediği suçun söylenmemesi. Bunun sebebi ise suçun ne olduğu değil, cezanın üzerinde durulması gerektiği.
Kitabı okurken aklıma Şükrü Erbaş' ın "Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür? Bilmek bütün acıların anasıdır." dizesi geldi. Ölüm nasıl beklenir?
Şairler acıdan beslenir derler, ya da acı çeken şairler kendini daha iyi ifade eder.
Genelde çoğu şairin kitaplarındaki teması; ayrılık, hasret, gurbet, aşk acısı, ölüm, vatan sevdası olmuştur. Şükrü Erbaş'ın bu kitaptaki ana teması ise kendisine çok düşkün olduğu ve çok sevdiği anlaşılan, ama bu dünyadan terk-i diyar etmiş olduğunu
Ölüm kadar gerçek duygularla yazılmış şiirler. Ayrılık da kavuşmak kadar kutsal diyorum bazen. Ölüm, şairi sevdiğinden Hatice'sinden ayırsa da onu sevmekten ayıramamış. Bazı duyguların bu kadar güzel kalması, imkansız oluşuyla alakalı belki de; yarım kalmış sevgilerden doğmuş gözü yaşlı ve sadakat dolu şiirlerden oluşan, çok değerli bir kitap. İnsanoğlunun ulaşamadığı şeylere olan arzusundan, imkansızlığın imkanıyla ve ölüm neticesindeki acıyla ortaya çıkan şiirler. Bu kitabı okurken; "Ölümün bile eli kolu bağlanıyor, çaresiz kalıyor, eşsiz bir hayale bürünüp güzelleşiyor sevginin ve şiirlerin karşısında." diye düşündüm. By kitapla birlikte Şükrü Erbaş'ın kalemine bir kez daha hayran kaldım. Çokça hüzün, özlem ve sevgi barındıran şiirlerden oluşan, harika bir eser.
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,8bin okunma