O zamanlar rahmetli el-Bessâm’ın aracılığıyla soylu bir kısrak satın aldım. Bu kısrak, alnında lekesi olan, doru renkli, toynakları geniş ve ön ayakları kısa bir Cuaysîniyye küheylanıydı. Rahmetli Holo Paşa da babama yaşlı bir kısrağın soyundan gelen siyah ve soylu bir kısrak hediye etti. Bize hediye edilen başka atlar da vardı. Daha sonra
Baktım doğru... Doğru ya, bizim Isparta'mızın adamı, düşünmeden "He" demez! Her ne kadar, Osmanlı bizi "Hamit Türkmen'i" diye aşağılar, az biraz avanak sayarsa da, Allah'ıma şükür, Ispartalının aklı, kendini gezdirmeye elverir. Isparta'mızda düşünmeden, bir bilene sıkıca danışmadan töreye aykırı işler tutmak, bilinmez yollara sapmak kanun değildir. Bizim Isparta'mızda baş başa, baş Allah'a bağlıdır. Ispartalıda akıl olmasa, Karaağaç'ımızın Gelendos köyü adamından Eşek Ahmet Ağa'nın oğlu, Malak Hüseyin, öteki adıyla Sıpa Hüseyin, vaktin birinde İstanbul medresesine varıp, biraz okuyup asker okuluna atlayarak subaylığı alır, Sultan Aziz'e CİHAN SERASKERİ olabilir miydi?.. Olabildi, diyelim, Padişah'ı, sonunda, alaşağı edebilir miydi? Edebilir. Çünkü Ispartalı dedin mi, on dakika düşüneceksin! Aslına bakarsan, Kayserilinin adı çıkmıştır, Isparta'nın yetiştirdiği köpoğlusunu, hiçbir yerde, analar çaputa sarmamıştır. Ben aklıma güvenirim ama, pîrime danışmadan şurdan şuraya kımıldamam. Ertesi günü kalktım, şeyhime gittim: "Hal keyfiyet şöyle şöyle, efendim. Medet senden!" dedim. Elini sakalına attı mübarek, bir zaman kurcaladı: "Hemen 'Olur' demek olmaz... 'Olmaz' demek de olmaz, dedi, eşele bakalım Karaoğlan... Yüreğinin gizlisini sezmeye çabala!" dedi. "Acemde oğlancı çoktur. Sakın haa..." dedi. Döndüm geldim, başladım tilki gibi kollamaklığa...
Sayfa 316 - İthaki Yayınları, 5. Baskı (2011), Üçüncü Bölüm, Bozkırdaki Çekirdek, 1, Kara DeğirmenKitabı okudu
Reklam
- Kitabı var öğretmenim... Bizim köyde geçen ramazan tuttuğumuz hoca okudu, Himmet Ağa'nın odasında... Peygamber zamanı, bu Uğru Abbas, köylerde yakmadık can bırakmamış... Sonunda ölür Abbas Uğru... Peygamber: "Oh pislik temizlendi, Allah'ıma şükür" demeye kalmadan bakar ki omuz başında Cebrail melek... Cebrail meleği bildin ya,
Sayfa 282 - İthaki Yayınları, 5. Baskı (2011), İkinci Bölüm, Deney, 4, Dumanlı BoğazKitabı okudu
Varlık, şükür ister
Binaenaleyh, geçirmiş olduğun vücudun her menzilinde ve vaziyetinde, etvarında, ahvâlinde, "Nasıl bu nimete vâsıl oldun? Ne ile müstahak oldun? Ve şükründe bulundun mu?" diye suale çekileceksin. Çünkü, vukua gelen haller suale tâbidir. Amma imkânda kalıp vukua gelmeyen şeyler suale tâbi değildir. Geçirmiş olduğun ahvâl, vukuattır. Gelecek ahvâlin ademdir. Vücut mes'uldür, adem ise mes'ul değildir. Öyle ise, mâzide şükrünü edâ etmediğin nimetlerin şükrünü kaza etmek lâzımdır.
TÜRK DESTANINI NAZIMA ÇEKMEK TEŞEBBÜSLERİ Uğuz Kağan Destanı Son zamanlarda Türk destanını manzum olarak yazmak teşebbüslerine de raslıyoruz. Bu teşebbüslerine de raslıyoruz. Bu teşebbüs Ziya Gök Alp’ın ilk defa denediği gibi küçük parçalar üzerinde değil, Türk destanının büyük parçaları veya bütünü üzerinde yapılmıştır. Milli destanı nazma
Ben bütün bunlara inanan ve şehadet getiren biri olarak tam bu noktada diyorum ki: Yüceler yücesi Allah, kullarını yaratıp da başıboş bırakmış değildir. Bilakis onları sorumlu ve yükümlü kılmıştır. Onlara emretmiş ve nehyetmiş, emir ve nehiylerini yanhşsız ve eksiksiz olarak anlamalarını ve uygulamalarını onlardan istemiştir. Neticede kimi
Reklam
1.000 öğeden 831 ile 840 arasındakiler gösteriliyor.