Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Git vatan, Kâbe'de siyaha bürün; Bir kolunu Ravza-i Nebîye uzat, Birini Kerbelâ'da Meşhed'e at, Kâinatta o heyetinle görün! ~Namık KEMAL
Süleyman Nazif Bağdat Valisi iken Ordu Kumandanlığı'ndan bir telgraf alır. Telgrafı alınca birden rengi atar ve şaşkınlığını gizleyemez. Onun bu hareketi çevresindekileri de telaşlandırır. Telgrafı yanındakine uzatırken yavaşça "Acayip" der. "Böyle emir olur mu?" Telgrafta şöyle yazmaktadır: "On bin okka şeker ile bin okka çayın yirmi dört saat içinde temin edilerek sevki." O dönemde çay genellikle Çin'de üretilmektedir. Böylesine büyük bir istek karşısında Vali eline bir kâğıt ve bir hokka alarak cevap olarak çekilmek üzere şunları yazar: "Çin İmparatoru'na yazmış olduğunuz telgrafın yanlışlıkla vilayetimize gelmiş olduğu tespit edilmiştir."
Elma YayıneviKitabı okudu
Reklam
Mister King: — Bulgarları Yunanlılara tercih etmez misiniz, diye sordu. Hiçbirini tercih etmiyorduk. Bu toplantı bittiği zaman, hepimiz nefes aldık. Süleyman Nazif Bey’in o vakur kafasıyla, harikulâde gözlerinin bakışını hiç unutmam. Benim elimi bir küçük çocuğu himaye eder gibi tutmuş: — Bize bugün analık et. Bizim için de tercümanlık yap, demişti. Onlar Doğu Anadolu’yu temsil ediyorlardı. Süleyman Nazif Bey konuştu. Şüphe götürmez bir Türk çocuğu olanlar, Doğu Anadolu’da Ermenistan istemiyorlardı. Heyetten birisi kıtalden bahsetti. Süleyman Nazif sinirlendi. Bu kıtalin nasıl iki taraflı olduğunu, Türkler kadar Ermenilerin de mesul olduğunu anlattı. Sözleri Wilson’un 27 Eylül 1918’de vermiş olduğu nutku hatırlatıyordu. — Tarafsız bir adalet, hiçbir tarafı ayırt etmemek lüzumunu taşır. O, öyle bir adalettir ki, mevki ve taraf tutmadan herkesin müsavi olan hakkını tanır. Bu mülâkat çok acı oldu. Muazzam bir masa etrafında oturan heyetle, sağ taraftaki siyahlar giyinmiş dört Türk vatandaşın facia ifade eden yüzleri hâlâ hafızamdadır. Ben, orada sadece bir tercüman değil, biraz da avukat vaziyetindeydim. Odadan çıktığımız zaman, Süleyman Nazif Bey’in yüzünün son derece sararmış olduğuna dikkat ettim. Kapıda birbirimizden ayrıldık. Son Telgraf’ta, 1924’te “Edib Kızı Halide” adlı makalesi ile bu günü hatırlatıyordu.
Şeyh Şâmil Mekke'de 5
Batarya ile Ateş kitabının müellifi Süleyman Nazif, kırk Anibal kudretinde diye tasvir ettiği Şâmil'in huzur-u Peygamber'de bulunduğu anı şöyle anlatır: "Kafkasya'ya tasallut eden Moskof istila ve musibetine karşı tam otuz beş sene tarihin kaydetmediği bir celadet ve şecaatle kaim kalan Dağıstan mücahid-i ekber ve esheri Şeyh Şâmil, büyük gazasının en büyük havranı Muhammed Mustafa'nın kabri saadetine başını koyup 'Esselamu Aleyküm ya Nebiyyü'l-İslâm, selamün aleyküm ey İslâm'ın Peygamberi!' diye ruhunun en derin vecd ve imaniyle haykırdığı zaman, muhakkak ki Medine'lilerin kulaklarına aksettiği iddia edilen mübarek ses Şâmil'den o büyük lütuf ve cevabı esirgememiştir."
Şairin cenaze törenindekiler:
Cenaze törenine katılmak üzere Beyazıtta toplananları tefrik etmek artık zorlaşmıştı. Bu arada Şehir Meclisi üyeleri, Ferdi Öner, Recep Bilginer, Orhan Mete, Üniversite profesörlerinden Ah- met Hamdi Tanpınar, Mazhar Şevket İpşir, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan, Burhan Toprak, Rıfkı Melûl Meriç, sanatçı ve muharrirlerden Asaf Hâlet Çelebi, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Nizamettin Nazif, Sait Faik, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sabahattin Kudret, Münir Süleyman, Feridun Fazıl Tülbentçi, Behçet Kemal Çağlar, Hüsamettin Bozok, Abdülbaki Gölpınarlı, Lutfi Erişci, Muvaffak İhsan Garan, Orhon Arıburnu, Rifat Ilgaz, Sinan Korle, Cavit Yamaç, Fahir Onger, Râkım Çalapala, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Bedri Rahmi, Eren Eyüboğlu, Sabri Berkel, Cemal Tollu, A. Arad, Nuri İyem, Halil Dikmen, Necmi Rıza, Ercüment Behzat, Şehir ve Ses tiyatroları sanatkârları göze çarpıyordu. Biraz sonra kalabalık adam akıllı artmış, gelenleri farketmek imkânsız bir hal almıştı.
Süleyman Nazif
Din mukaddestir, biz onu başımızda sırtımızda ayağımızda değil dimağımızda kalbimizde Vicdan ve imanımızda taşımalıyız...
Reklam
Süleyman Nazif, hiçbir Kazmanın İslam dinine bu risaleyi yazan kalemden daha derin bir mezar kazamayacağını belirterek, ilerlemenin önündeki en önemli engel fes ve sarığı dinin sembolü olarak görenlerdir diyordu...
Allah ŞAHADETLERİNİ kabul etsin.
MEKANLARI CENNET OLSUN 2015-2016-2017 YILI TEMMUZ AYINDAN BERİ 1170 VATAN EVLADI ŞEHADETE ERDİ 1-ŞEHİT POLİS MEMURU BÜNYAMİN TORĞUT 2-ŞEHİT POLİS MEMURU OKAN ACAR 3-ŞEHİT POLİS MEMURU FEYYAZ YUMUŞAK 4-ŞEHİT UZMAN ONBAŞI MÜSELLİM ÜNAL 5-ŞEHİT ASTSUBAY MEHMET YALÇIN NANE 6-ŞEHİT POLİS MEMURU TANSU AYDIN 7-ŞEHİT ASTSUBAY İSMAİL YAVUZ 8-ŞEHİT UZMAN
Masa da masaymış ha
"Elhan-ı Şita" şairi Cenap Şahabeddin, "Daüssıla" şairi Süleyman Nazif,Makber şairi Abdülhak Hamit Tarhan, Sergüzeşt yazarı Sami Paşazade Sezai ve Mehmed Akif,mükellef bir sofrada bir araya gelmişlerdi.
Sayfa 10 - KapıKitabı okuyor
332 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
1924 yılında Mithat Cemal, Mehmet Akif'in Asım şiirini tamamlaması üzerine Mısır Apartmanı'ndaki evinde bir yemek tertip eder. Yemeğe; Cenap Şahabettin, Abdülhak Hamit, Sami Paşazade, Süleyman Nazif, Faruk Nafiz gibi dönemin edebiyatçıları davet edilir. Kitabın kapağındaki fotoğraf da bu yemekte çekilir. Beşir Ayvazoğlu bu fotoğraftan hareketle Akif'i merkeze alarak bir edebiyat şöleni hazırlamış. Sadece fotoğrafta yer alanlar değil dönemin sanat ve fikir hayatına damga vuran önemli simalar da kitapta kendine yer buluyor. Bütün bunlar yazarın akıcı üslubuyla birleşince ortaya muhteşem, tadına doyulmaz bir eser çıkmış. Keşke çabucak bitmese diyerek okudum. Meraklısına şiddetle tavsiye edilir.
1924 Bir Fotoğrafın Uzun Hikâyesi
1924 Bir Fotoğrafın Uzun HikâyesiBeşir Ayvazoğlu · Kapı Yayınları · 2022232 okunma
Reklam
Testte Süleyman Nesib'i görünce "Süleyman Nazif (cevap buydu) o yaa bunu nasıl yanlış yazabilirler" diye tribe grip yayınevini küçümsedim. Meğer Süleyman Nesib isimli başka biri varmış, diğer seçenekte Süleyman Nazif'i görünce anladım.... Aynen bu sene atanıyorum djdmdmx
304 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Katil olabilirdi henüz on iki yaşında!
“Genç şair ve eleştirmeciler onun için bir kaç kitap yazsalar çok yerinde olur. Aradan bir on sene geçsin, kıymeti daha çok anlaşılacak gibime geliyor. Bir genç şair eleştirmecinin onu uzun uzun, seve seve bize anlatmasını bekliyorum”, demiş Sait Faik. Bu kitap o kitap işte. Önüme düştü şair hakkında araştırmalar yaparken. İyi ki düşmüş.
Kanık'sadığım Biri Orhan Veli
Kanık'sadığım Biri Orhan VeliM. Şeref Özsoy · Ayna Yayınevi · 200123 okunma
"Edebiyat-ı Cedide azaları ölmüş addolunur. Halid Ziya, Müderris; Hüseyin Cahit, Mebus. Mehmet Rauf, artık hiç yazmayacağını geçen gün vapurda bana söyledi. Şantajcı Süleyman Nazif'le kardeşi Faik Ali budalası zaten solda sıfır."
Sayfa 197Kitabı okudu
Süleyman Nazif diyor ki: "Türkçe, milletimizin iskeletidir." Nasıl, iskeletsiz bir adam ayakta duramazsa dilsiz bir millet de varlığını devam ettiremez.
istanbultarihi.ist/167-istanbulda-... İSTANBUL’DA TASAVVUFÎ HAYAT Mevleviye Mevlana Celaleddin-i Rumî ile birlikte Konya’da teşekkül eden Mevleviye, fetih sonrası Vezneciler’deki Kalenderhane Camii’nin bir süre Mevlevî zaviyesi olarak kullanılması suretiyle ilk olarak İstanbul’da temsil edilmiştir. Ardından Sultan II.
1.321 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.