Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dizi sektörünün "Ülkücü" Düşmanlığı Alıntı: Nedir bu ülkücülerin Dizilerden çektiği! Yakın zamana kadar Türk sinemasındaki din adamı, hacı ve hoca tipleriüfürükçü, sahtekâr ve yobaz olarak resmedilirdi. Bu klişeden vazgeçilmiş olsa da'peşin hükümlülük' sağcı ve ülkücü karakterler için sürüyor. Dönem dizilerinde
Yurttaşın biri gelip Mehmet Akif Ersoya diyor ki;Üstad sizce de at nalı uğurlu mudur? Mehmet Akif cevap veremeden Süleyman Nazif atılıyor;Sanmıyorum öyle olsa her atta bundan dört adet olduğu halde her Allah'ın günü kirbaçlanıp durmazdılar.
Reklam
Türkçe, bizim varlık sebebimizdir. Diyarbakır'ın vatansever evladı Süleyman Nazif diyor ki: "Türkçe, milletimizin iskeletidir." Nasıl, iskeletsiz bir adam ayakta duramazsa dilsiz bir millet de varlığını devam ettiremez.
MEHMET AKİF VE ARUZ Rahmetli Mehmet Akif hakkında edip ve şairlerin ittifak ettikleri bir nokta da onun aruz üzerindeki mutlak hâkimiyetidir. Şimdiye kadar aruz vezniyle şiir yazan Hiçbir şairimiz üstadın o vezindeki kat’i saltanatına eremedi. (Süleyman Nazif) merhum diyor k i : ≪Zebur sahibi Peygamber Davud Aleyhisselamın yedi icazında
(Süleyman Nazif) diyor ki: — Mehmet Akif güzel olmak şartıyla her eseri sever, şekil ve mevzuu ne olursa olsun. (Fuzuli) nin Gazeliyatı gibi, (Muhteşem-i Kaşani)nin Mersiyesi, (Alfons Dode) nin (Cak) ı, (Safo) su gibi, Abdulhak Hamid’in bir (Sefilenin Hasbihali) onu müteessir etmekte hem kudret ve yekahenktir. Heccav-ı binazir (Eşref) merhumun müstehcenatını bile aşk-ı sanatla takdir ettiğini biddefeat gördüm... — Mehmet Akif bir eseri sevmek için onda, meslek ve mektep noktasından tetkik ve intihap etmeksizin, alel’itlak güzellik aramaktadır. Nasıl ki (Viktor Hugo) yı da pek ziyade beğenir. — Şairlerimizden (Nedim) i de çok sever. — (Nef i) yi sevmez... — Mehmet Akif ihtimal ki sanat yalnız sanat içindir düsturuna verilmek istenilen vüsat ve mutlakıyeti biraz tahdit, biraz takyit etmek isteyenlerdendir. — Hala o fikirdeyim ki takva ile sanat ve mürebbi ile münekkit biri birinden büsbütün ayrı şeylerdir. Biz ileride Mehmet Akif’in yazılarını tetkik ederken göreceğiz ki ≪Safahat≫ şairi de her yerde bu kayd ile mukayyet bulunmuyor. Ahlaksızlığı takbih etmesi onu çirkin bulduğundandır.
RIZA NUR'UN GÖNÜLLÜ SÜRGÜNDEN TÜRKİYE'YE DÖNMESİ Mustafa Kemal'in ölümünden sonra 30.11. 1938'de deniz yolu ile Türkiye'ye döndüğünde rıhtımda Atsız ve eşi Bedriye Hanım karşılamış, yakın dostu ve meslektaşı Prof. Dr. Mazhar Osman Uzman’ın tahsis ettiği, Taksim'de Şehid Muhtar Caddesi'ndeki apartmanlardan
Reklam
"çıkdım semevâta hâk-ber-ser indim semevât ile berâber" beytini okuyan süleyman nazif'e, tevfik fikret "bu iki mısrada hamid bir lisan hatasını, ne kadar şiddetle, iki defa tekrar ediyor." süleyman nazif durgunlaşınca "ne gibi?" diye soruyor. tevfik fikret ise "semâvât, arabî bir ism-i cemi'dir, semevât şeklinde tahfif edilemez" diyor. süleyman nazif gibi çok iyi lisan ve kavaid bildiği halde hamid hayranlığından lisan yanlışına dikkat etmeğe vakit bulamamış. bunun üzerine yahya kemal diyor ki: "çıkdım eflâke hâk-ber-ser indim eflâk ile berâber" demeliydi mamafih bu takdirde, bu beyit ancak lisanen doğru olur, şiir zevki bakımından iyi bir şey olmaz. yani zevksizce bir tumturak olur. semevât kelimesinin varlığını; kaba saba tumturak, uydurma büyüklüğün, sahte bir felsefe tablosunun ifadesidir diyerek açıklıyor. tam arkadaş olunacak adammış. hamid için en büyük kötülüğü onu pohpohlayıp duran dini bütün meftunları yaptı diye anlatıyor.
Süleyman Nazif diyor ki:
Sen bugün, yarın ne olursan ol, fakat unutma- ki o şehitlerin ebedî bir yetimisin.. Bu din, bu dev­let, bu vatan gibi, bu gayz, bu kin, bu intikam da onların sana mübarek bir mirasıdır!. Dünyada bir Rusya ve bir Rus kaldıkça, bu hakkına ve bu vazi­fene hürmet et: Hakkın öldürmek, vazifen gerekirse derhal öl­mektir, Türk oğlu!.. Irkına, vatanına, târihine ihanet etmiş olan kim­selerin hiçbirini Unutma, Türk oğlu!, Unutma ve af­fetme!.
Agâh Sırrı Levend'in mükemmel yazısı
MEHMET EMİN YURDAKUL'UN KİŞİLİĞİ Agâh Sırrı Levend Bir toplumda beliren yeni düşünce akımlarını, değişen edebiyat ve sanat hareketlerini, kendilerini meydana getiren nedenleri incelemeden, yalnız görünüşlerine bakarak açıklamaya çalışmak çok yanıltıcı olur. Kişisel bir heves ürünü gibi görünen bir eserin bile, sonradan yeni bir devrin
27 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.