"Rab bu nasıl denizdir yüzme bilen kuşu yok
içimde acır bir şey bu göğsüme ne kattın
anlar gibi olmuştum yetmiş üçte bir cuma
attığımda o oku ben atmadım sen attın."
#SüleymanÇobanoğlu
“Sarıköy’e de uğra on bir kabri komagıl
Benden sonra bir daha turnaları bırakma
Atın sor hatırını köpük köpük alnını
Yörende bir oğlancık pes gönlünü farıtma
Benden sonra bir daha suya girme tedbirsiz
Bulut kızdı mı bakma itimad etme kuma
Çöküp de bir cigara yakarkenki o ışık
Tanık olsun – bir tanık lazımdır olduğuma
Yoksa kimler bilecek burda böyle bir adam
Yüzü yüzlerden kesik kalbi sazlardan kesik
Benden sonra bir daha Allah’a boyun uzat
Enir aluban tabiat okusun türlü betik
Dünyaya aldırmayan gözlerin ışıl ışıl
Karanuluk içinde ateş yakmış çobanlar
Benden sonra bir daha usul ağla ağlarsan
Yağmura hörmetinden ağladığın zamanlar
Seni sevip çekildim dedim dünya bu kadar
Kar örttü ovaları ne gölge var ne de iz
Benden sonra bir daha gözetleme afaki
Yabancıyız nihayet ekmeğe etmek deriz.”
“anlaşılmaz bir şey bu, kimseyle konuşmamak
söz harlayıp akarken kavrulmak susuzluktan
saçak altı bile yok -uğuldayan bir poyraz-
yalnız eski bir hırka eski bir çocukluktan”
“Bana şiir gelirken katı öfkeli gelir
Alıcı kuşlar gibi dağdan inen su gibi
…
Bana şiir gelirken serçeler dile gelir
…
Yağdırıp duruyorken esirgeyen o Tanrı
Bana şiir gelirken söyle sana ne gelir.”