Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsan," dedi, "evvela ve asıl olarak kuldur. Asıl makamı da asıl mevkii de budur aslında. İster debbağ olsun ister tüccar olsun ister asker olsun ve hatta isterse sultan olsun en niha- yetinde asıl olduğu ve olacağı kuldur. Zira her bir şeyi bir gün geçip gider. Malı vardır iflas eder, mülkü vardır selde gider, tahtı vardır elden gider ama kulluğu gitmez. Ha o iyi kul olur ya da kötü. Bunu kendi bilir. Lakin kuldur, Allah'a kul
“Ey yolcu, sevgiye yürü, ta ki hakikate eresin!”
Reklam
Sultan Alparslan adına Mekke'de hutbe okutulması
Sultan Alp Arslan'ın İslam dünyasında kazanmış olduğu güç ve ün, bir süre sonra Mekke'de de adına hutbe okutulmasını sağladı. Ancak bu hutbe sadece onun adına değil, Abbasi Halife-si el-Kâsim Biemrillâh adına da okunmuştu. Diğer bir ifadeyle Mekke'de Şiî Fâtımî halifeleri adına okunmakta olan hutbe artık okunmayacaktı.
Demek, Cenab-ı Hak'tan nisbet kesilse toprağın zerratı adedince ilahlar kabul edilmesi lâzım gelir. Bu ise bin defa muhal içinde muhal bir hurafedir. Fakat memur oldukları vakit çok kolaydır. Nasıl bir sultan-ı azîmin bir âdi neferi, o padişahın namıyla ve onun kuvvetiyle bir memleketi hicret ettirebilir, iki denizi birleştirebilir, bir şahı esir edebilir. Öyle de ezel ve ebed Sultanı'nın emriyle, bir sinek bir Nemrut'u yere serer, bir karınca bir Firavun'un sarayını harap eder, yere atar. Bir incir çekirdeği, bir incir ağacını yüklenir.
Ey esbab-perest gafil! Esbab, bir perdedir. Çünkü izzet ve azamet öyle ister. Fakat iş gören, kudret-i Samedaniyedir. Çünkü tevhid ve celal öyle ister ve istiklali iktiza eder. Sultan-ı Ezelî'nin memurları, saltanat-ı rububiyetin icraatçıları değillerdir. Belki o saltanatın dellâllarıdırlar ve o rububiyetin temaşager nâzırlarıdırlar. Ve o memurlar, o vasıtalar; kudretin izzetini, rububiyetin haşmetini izhar içindir. Tâ umûr‑u hasise ile kudretin mübaşereti görünmesin. Acz-âlûd, fakr-pîşe olan insanî bir sultan gibi acz ve ihtiyaç için memurları şerik-i saltanat etmiş değildir.
Nedir bu böbürlenişin?
"Yoklansa da kafa tası mezarda her ölenin, var mı ki farkı sultan ile kölenin?" der Sultan Abdülhamit Han.
Sayfa 124 - Uğur Tuna YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Hüner bir şehir bünyaddır. Reaya kalbin abad etmektir. (Fatih Sultan Mehmed)
Sevginin bitebilen bir şey olduğunu yahut gittikçe kuvvet ve güç kazanabildiği gibi zamanla zayıflayıp etkisizleştiğini o vakit kabul ettim.
Mustafa Kemal Paşa, tekliflerinin kabulünden sonra, Millet Meclisi için nutkunu hazırlamaya başladı. Meclis, 23 Nisan 1920’de açılacaktı. Bu nutku odasında, Hakkı Behiç ile bana baştan başa okudu. Her ne olursa olsun, Mustafa Kemal Paşa’nın, kudreti milletin eline bırakmak isteği, herhangi bir diktatör veya sultan istemediği görünüyordu. Bana, o günlerde, Mustafa Kemal Paşa, George Washington gibi bir kimse görünüyordu. O aralık, Ankara’ya Chicago Tribune’ün muhabiri William adında biri gelmişti. Bizim resimlerimizi aldı. Bunlar muhtelif Amerikan gazetelerinde basıldı. Aynı gün, öğleden sonra, İstanbul’dan Saffet Bey isminde ve Anadolu’ya silâh kaçıran bir adam geldi, beni görmek istedi. Dedi ki: — Size büyük bir haberim var. Türk tarihinde tek mevki işgal eden bir kadın oldunuz. Aynı zamanda, İstanbul’da, Nakiye Hanım’ı görüp ailemden de haber getirdi. Elime uzattığı Peyam-ı Sabah gazetesinde Kürt Mustafa Paşa mahkemesinin verdiği idam ilâmı ile fetva vardı. İdama mahkûm olan yedi kişi arasında sıra ile Mustafa Kemal Paşa, Bekir Sami Bey, Dr. Adnan, Ali Fuad, Ahmed Rüstem, Kara Vasıf ve Halide Edib vardı.
Reklam
İnsan her şeyden kurtulur da içindeki kurttan kurtulamaz. “Hürü senin içindeki kurdun birisidir.” “Öteki de anacık sultan” “At da senin içindeki kurduğun birisidir.” “Kuş da”
3. Gün
Bu öyle bir bakış ve öyle bir tavır ki, az önce hayatının en zevkli orgazmını yaşamış, dudakları, zevkle inlerken aralıklı kalmış, yanakları pembeleşmiş, kolları ona bu zevki yaşatan kişinin üzerinden kalktığı haliyle, başının üzerine doğru koltukları görünür şekilde kalmış...
Elbette bembeyaz ten, bu dudaklara ve beden hayatına bir fon oluşturuyordu ama onları belirginleştiren, teninin renginden çok, güzellik tanrıçası gibi yatmakta olan bu kadının bakışları ve tavrıydı.
80/1
Derûnun ser-te-ser âşk ile dolsun Dil û cân matlâb-ı â'lâyı bulsun Vücûdun mülkü ko Allah'ın olsun Sarây-ı sırrına sultan ola Hakk
Sayfa 122
İhtilâf u tefrîka endîşesi Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarâr eyler beni İttihâdken savlet-i a‘dâyı defa çâremiz İttihâd etmezse millet, dağdâr eyler beni. Sultân Selîm
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.