Kahkaha ile gözyaşı pek yakın olduğundan, huzur kaygının yakınında olduğundan, yatışma korkunun yakınında olduğundan, insanların ulusların yaşamı birinden diğerine sürekli bir git-gel olduğundan…
Şinako, Şozo’nun malum üçüncü kişi tarafından yeterince zorlandığında mukavemet göstermeyeceğini biliyordu. Çok uysaldı, hatta ona omurgasız demek daha doğru olacaktı, bitişi gelip bu kadın şundan daha iyi dese daha oracıkta iyi olanı almaya meylederdi.
Ama mevcut karısını postalayıp yerine yenisini bulacak kadar da becerikli değildi. Şinako kocasının ona deli gibi aşık olduğu yanılgısına düşmemişti ama hiçbir zaman sevilmediğini de düşünmemişti, yani birileri gelip aklına girmese belki de evliliği hiç bitmeyecekti. Tek mesele Orin, Fukuko ve Fukuko’nun babası tarafından çevrilen entrikalardı.
Neticede insanın başına gelecekleri yalnızca tanrı bilir ve başka insanların mutluluğunu kıskanmak onların mutluluğundan nefret etmek aptallığın daniskasıdır.
Ve o, benim geçmişimin, şimdimin,geleceğimin, tüm gerçekliklerimin üstüne, tek bir milimetresini bile dışarda bırakmayan bir ayna tutarak her şeyi aydınlatıyor.
Ezilip o kayanın altında yok olayım istiyorum. Ama oturduğum yerde sabırla meditasyonuma devam ediyorum. Dayanılmaz acılarımı içime atıp onları yüreğimin en gizli köşesine gömmeye çalışıyorum. Acılarıma bile hafakanlar basıyor. Kaslarım derimi yırtar gibi aşağıdan yukarı zorluyor. Çektiğim bu acı kıl köklerimde ufacık bir Gözenek bulsa kaşla göz arasında fırlayıp kaçacak. Ne var ki kaskatı her yanım. Kaçacak yer yok.
Çinli filozof Zhaozhou’nun bahsettiği hiçlik mertebesi ne kafa patlatmaktayım tam şu an. İyi de ne menem bir şeydir bu hiçlik?.. Ağzına tükürdüğümün baş belası Budist rahipleri diye sövmeye başlıyorum yine öfkeyle.