Öncelikle kitabın bir ruh üzerine kurulu olduğunu, kurgunun ise bu ruhun yansımasını tetikleyebilecek şekilde oluşturulduğunu söyleyebilirim. Kurgunun küçük çapı o ruhun taşmasına daha çok yardımcı olmuş bile denilebilir. Bu ruhun yansıdığı anlarda ise kitapta yer alan en güzel ifade ''...beni saran bu yoğun kitleden kopuk bir şekilde suyun
Yüce Allah'a hamd olsun. Onun seçkin peygamberi Hz. Muhammed'e, aile efradına ve değerli ashabına salât ve selâm olsun! Şüphesiz bu sözlerin en güzeli Allah kelâmı, yolların en doğrusu da Hz. Muhammed {s.a.v.)'in yoludur. Yüce Allah, ezelî kelâmı olan Kur'ân-ı Kerimi insanlığı hidâyete erdirmek, onu karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve ona doğru
Artık kimse söz söylemiyor, yalnız şarap içiliyordu. Tan yeri ağarmak üzere idi. İçki beyinlere tesir ettikçe hareketler, bakışlar, sözler şuursuzlaşıyor, boş yere gülümsemeler, manasız yere öfkelenmeler birbiri ardınca herkesi okşayıp geçiriyordu. Kıral delilik hezeyanı halinde idi. Deha ile çılgınlık arasında bir noktada bulunuyordu. Göğsüne düşmüş olan başını birden bire kaldırdı. Ufuklardaki düşman ordularına bakan kahramanlar gibi ilerisini süzdükten sonra iki elini birden boynu hizasına kaldırdı. Sol eli ilerideydi. Sağ elini omuzuna kadar çekerek ok atma taklidi yaptıktan sonra ağzının içine bakan vezirlerine doğru:
-Bir ok attım!... Kebap oldu! dedi.
Vezirler bakışarak bu yüksek hikmeti, bu görülmemiş vecizeyi tasvip yollu baş salladılar. Pek beğenmişler, fakat anlayamamışlardı. Okun kebap olmasındaki yüksek hikmet her kulca anlaşılır nesnelerden değildi. Bu muammayı çözmek şerefi cüce İrdas'a nasip oldu:
-Kıral hazretleri edebi sanatlarının en incesini yaparak cihana ve insanlığa parlak bir ufuk daha açmışlardır, dedi. Çünkü atılan ok bir geyik yavrusunu vurup kayaya saplanırsa, bu kaya çakmak taşından yapıldığı için ateş alırsa, geyik okla delinmiş olduğu halde okun hızından dolayı kırk elli defa dönerse hiç şüphesiz kebap olur. Hem de kebapların en tatlısı...
İnsan ne yaparsa yapsın hiçbir şeyi değiştiremiyorsa, sorunu dünyada aramamalı. Belki de, eski gözlerini değiştirmenin vakti. Kim bilir? Proust, "Gerçek keşif, yeni topraklar bulmakla değil, yeni gözlerle bakmakla ilgilidir." der. Bu sabah, şu yaşamak eylemini yeniden keşfedeceğimiz bir güne gebe . Tıpkı her sabah gibi!..
Céleste
Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyorlar diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala, hem de alçaktır. Bir adamın "benden başka herkes aldanıyor" demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa ne yapsın?
*Daniel De Foe