Suphi Bey soruyor; Kızınızı mutlu etmekle mutlu olacak birisini bulmak mümkün değil mi?
O zaman Menderes'e rahmetli Hamdullah Suphi Tanrıöver'in bana anlattığı bir hatırasını hikaye ettim. Milli Mücadele'de büyük zaferden sonra Atatürk ilk defa İstanbul'a geliyor. Yanında Hamdullah Bey de var. Camilerin kubbelerine, apartmanların damlarına kadar bütün İstanbul ayakta. Hamdullah Bey paşam diyor, "kim bilir ne kadar heyecanlısınız." Atatürk Tanrıöver'in elini tutarak kalbine götürüyor ve soruyor: "var mı fazla heyecan?" Mustafa Kemal'in kalbi sakindir. "Biliyor musun neden?" diyor. "Çünkü bu gördüğün kalabalık gün gelebilir insanı linç etmek için de böyle toplanır. Onun sevgisine de nefretine de fazla güvenilmez." Menderes anlattıklarımı sadece dinledi.
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Suphi Bey soruyor;
Kızınızı mutlu etmekle mutlu olacak birisini bulmak mümkün değil mi?
Sayfa 17 - Sis YayınlarıKitabı okudu
Düşündükçe kahrolmalık :/
Hamdullah Suphi (Tanrıöver) ise: "Ellerimiz bu muahedeyi kerhen imzalıyor. Fakat kalbimiz buna asla razı değildir" diyerek mecburluk trajedisini ortaya koyuyor. Şair Yahya Kemâl bey, Musul'u ve Sancak'ı (Hatay) bırakışımızın iktisat ve tarım bakımından çok önemli bir yanına işaret ediyor. Âdeta kâhin gibi bugün de Güneydoğu'da güvenliğin niçin sağlanamadığını açıklamış bulunuyor. "Altı yüz bin Türkü, elleri kollarn bağlı Yunanistan'a teslim ettiklerine" dikkati çeken ünlü Şair, ayni zamanda, Lozan'ın bir mürahhası( delegesi) olarak çok üzüntülüdür. Kürsüden soruyor: "- Acaba cenupta Fırat nehri Meriç kadar olsun, bir tabii hudut teşkil edemez miydi? Evet efendiler, Fırat'ın beri tarafında kalan ( Lozan'da bizden koparılan) saha, Diyarıbekir, Siverek, Urfa, Mardin, Silirt ahalisi ağnamının (koyunlar, sürüler) meralarıdır. Oralar bize kalırdı ve o sahada gayet büyük bir mikyasta aşiretler dalgalanışı (oymaklar gidiş gelişi) bulunurdu. Hudutta emn ü asayiş daima baki kalırdı.