Bükçe (Kadın Dili)
Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, "Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim." dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu
Ölümlüyüz Bay Doktor. Elimizden alınacak olana yatırım yapmamalıyız ve fakat elimizden alınamayacak olan, fikirlerimiz, onlar yaşayacak. Bir fikre dönüşerek yaşayabilmeliyiz. Elimizdeki tek şey bu. Senin derslerinden değil mi bu; kendini başkalarına yüklemek istiyorsan, bu seni kaçınmak istediğin şeye bağlayacaktır. Başkalarına... Surat astı Ruhi Bey.
Sayfa 106 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Kadın Dili
Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, "Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim." dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu
Resulullah terbiyesinde olan çocuklara karşı davranışlarını sevgi ve müsamaha üzerine bina etmiştir. Hatalarını tashihte de aynı yolda devam etmiş, azar, tenkit, tahkir, surat ekşitme gibi yollara başvurmamıştır. Hz. Enes’ten bu konuda yapılan muhtelif rivayetleri şöyle birleştirmek mümkündür: “Hazerde ve seferde on yıl Resûlullah’a (aleyhissalatu vesselam) hizmet ettim. Yaptığım işler, her seferinde Resûlullah’ın istediği şekilde gerçekleşmedi, buna rağmen bana bir kerecik olsun ne vurdu ne kötü söyledi ne azarladı ne surat astı ne de ayıpladı. Bir kere olsun “Of be!” demedi. Yaptıklarımdan hoşuna gitmeyen için “Ne fena yaptın!” demedi. Yaptığım bir şey için “Bunu niye böyle yaptın?”, yapmadığım bir emri için de: “Onu niye yapmadın?” diye hesaba çekmedi. Hanımlardan biri “Keşke şöyle yapsaydın!” diye müdahale edecek olsa: “Bırakın çocuğu, o Allah’ın murat ettiği şeyi yapmıştır.”
İyi geceler 1K
Peygamber Efendimiz muhataplarına dini öğretirken bedevisiyle medenîsiyle Cahiliyye zihniyetinin hüküm sürdüğü bir coğrafyada yaşadıklarını göz önünde bulunduruyor, onlara daima sabır ve merhametle, hoşgörüyle yaklaşıyordu. Nitekim Sülem Kabilesi’nden Muâviye b. el-Hakem, Medine’ye geldiğinde onunla yaşadığı bir hatırasını şöyle anlatmaktaydı: “Bir defasında Resûlullah (s.a.s.) ile birlikte namaz kılarken cemaatten biri aksırdı. Ben de namaz içinde, ‘Yerhamükâllah’ (Allah sana merhamet etsin!) dedim. İnsanlar bundan rahatsız olup bana ters ters baktılar. Ben, ‘Ne oldu yahu! Neden bana öyle bakıyorsunuz!’ dedim. Bunun üzerine elleriyle dizlerine vurmaya başladılar. Beni susturmak istediklerini anlayınca sustum. Resûlullah (s.a.s.) namazı bitirdi. Anam babam uğruna feda olsun! Ne ondan evvel ne de sonra daha güzel öğreten birini gördüm! Vallahi ne bana surat astı, ne vurdu ne de beni azarladı. Sadece şöyle dedi:‘Bu, namazdır. Namaz kılarken konuşulmaz. Namaz, tesbihtir, tekbirdir ve Kur’an okumaktır.’” (Müslim, Mesâcid, 33).
Kadın Dilini Öğrenmeyen Tek Bir Erkek Kalmasın Diye Tüm Çabamız :)
Oğlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak ona öğüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öğüt vermeme izin vermez, sözü ağzımdan kapıp kendi devam eder. İş yerimden oğluma telefon açtım, "Akşam yemeğini dışarıda birlikte yiyelim." dedim. Deniz kenarındaki bu şirin lokantada şimdi onu
Reklam
”Bana bir keresinde nasıl hitap etmelisin diye sormuştun.” Elena surat astı. “Galiba ‘efendim’ gibi bir şey önermiştin ama ben gaipten sesler duyduğuma kanaat getirmiştim.” “Sen bana nasıl hitap etmek isterdin?” Birden kalakaldı Elena. “Koca” dese, çok İnan’a gibiydi, “partner” başmelek kadar güçlü bir varlık için cılız bir sıfattı, “hayat arkadaşı”...belki. Fakat hiçbirisi cuk oturmuyordu. “Benim,” dedi Elena sonunda.
Yabancı YayınlarıKitabı okudu
Peygamber (s.a.v.) Velîd’le yalnız konuşabileceği bir fırsat buldu. Fakat onlar sohbete dalmış bir haldeyken, henüz İslâm’a girmiş kör bir adam yanlarından geçti; Peygamber (s.a.v.)’in sesini duyunca orada durup kendisine Kur’ân’dan bir bölüm okumasını rica etti. Biraz sabırlı olması ve uygun bir zaman beklemesi söylendiğinde kör adam o kadar ısrar etti ki, sonunda Peygamber hiddetlendi ve yüzünü çevirdi. Sohbeti yarıda kesilmişti; fakat bu bölünme hiçbir kayıba sebep olmadı, çünkü Velîd zaten, mesaja, ümitsiz denebilecek derecede kapalıydı. O anda şu sözlerle başlayan yeni bir sûre nâzil oldu: “Surat astı ve yüz çevirdi; kendisine o kör geldi diye” Vahiy şöyle devam ediyordu: “Fakat kendini müstağni (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan) gören ise, işte sen, onda ‘yankı uyandırmaya çalışıyorsun.’ Oysa, onuntemizlenip arınmasından sana ne? Ama koşarak sana gelen ise, ki o ‘içi titreyerek korkar’ bir durumdadır, sen ona aldırış etmeden oyalanıyorsun.” (Abese: 5-10).
“Ne zamandan beri övgüye ihtiyaç duyuyorsun?” diyerek surat astı Howl. “Hoş biri olduğumun söylenmesinin ne kadar hoş olduğunu anladığımdan beri,” dedi Calcifer.
19 üzerine
19. Kahrolası, ne biçim ölçüp biçti. 20. Kahrolası, gene ne biçim ölçüp biçti 21. Baktı. 22. Sonra surat astı, kaşlarını çattı.
Resim