Yaşam tavsamış bir hapishane havası içinde geçmeye devam edi­yor: dört duvar arasında, arkadaşsız...
İnsanın doğası, derinliği, kuvveti onun manevi yedek güçleri ile belirlenir. Doğal yaşam koşullarının dışına itildiklerinde, kendilerini bütün özleriyle ortaya koyar insanlar, çünkü tam da böyle zaman­larda bu yedek güce başvurmaları gerekir.
Reklam
Yaşam kolay bir şey değil... Sizi, kişisel felaketlerin ötesine, güç­süzlüğün ve bütün nankörlük ve ahmaklıkların ötesine taşıyacak bir büyük düşünce yoksa kendinizden öte, bıkkınlık ya da ahlaksızlığın içine düşmeden yaşamak olanaksız...
- gün neyi çevirir söyle hadi ihtiyar gün görmüş yolcu sözcüklerin içinden ağdırdığın simgeleri boşlayabilir misin "gün" çağrışımlarıyla duyurur bana geleceğin kelepçesi de olur güneş de açar evin içinde
Sayfa 77 - Ayyıldız Matbaası - Ankara - 1978, BANA DEĞEN DÜNYA
Üniversitelerin oluşumu:
On birinci yüzyıla dek entelektüel yaşam "manastı­ra ait" okullada sınırlıdır. Buralardaki sessizlik kültürü edebiyat pratiğinin taşıyıcısı olmuştur. On ikinci yüzyılın özgür kent devrimi bir başka tür eğitim sisteminin zaferi­ni yüceltmiştir. Bu, "papaz" ya da "piskopos" okullarıdır ve bunların yapısı şehir ve katedral merkezleridir. Artık manastırın itaat kuralının bağlamadığı "ruhban"ların yeni sınıfiarına açık olan bu "katedral okulları" dil sanatlarıyla ilgilenme riskini göze alırlar. Önce dilbilgisi (Orleans, Chartres), ardından "diyalektik." Şehirleşen kültür zaman içinde yaygınlaşırken "mektepli" (scolasticus) figürü, ar­dından da "öğretmen, usta" figürü, dinleyici kitlesi toplar ve onların dikkatini çeker. Sonuçta, bütün Hıristiyanlığın sürgün toprağı (terra alinea) olan Paris, bütün bu kişileri kesin olarak toplarken, Oxford da yavaş yavaş ortaya çı­kar. Bu gruplaşmadan (consortium) üniversite doğar.
Bir ağaç budanıp da tepesi kesildi mi, köke yakın bir yerinden yeni filizler, sürgünler verir; bunun gibi, henüz ömrünün baharında hastalanıp ölüm yatağına düşen bir ruh da çokluk ilk yaşam günlerinin ve sezgilerle kıpır kıpır bir çocukluğun baharsı çağına döner sık sık, sanki orada yeni umutlar keşfedecek ve kopan hayat ipliğini yeniden birbirine tutturacaktır. Ağacın kökünden fışkıran sürgünler bir solukta boy atar, büyür, özsularla donanır, ama yalancı bir yaşamdır ortafa görünen, sürgün gelişip de eskisi gibi doğru dürüst bir ağaca dönüşemez artık.
Reklam
Hangi sıkıntılarla doğduğumuzu bildiği için, çarçabuk en ağırlarına alışmaya bizi götürürken, felaketlere ve zorluklara alışkanlığı bulmuş olan doğa, başka hiçbir şeyde bize daha çok yardımcı olmamıştır. Eğer talihsizliklerin sık sık yinelenmesi ilk darbedekiyle aynı güce sahip olursa, bunlara hiç kimse dayanamaz. Hepimiz talihe bağlanmışız. Bazılarının zinciri altındandır ve gevşektir, bazılarının zinciri sıkı ve bayağıdır; ama ne fark eder? Tümünün çevresini aynı bekçiler sarmıştır ve sen belki de, sol elinde daha hafif bir zincir olduğunu düşünmezsen, bağlamış olanlar da bağlanmış olurlar. Birinin çevresini şeref payeleri, bir başkasının çevresini mal mülk kuşatır; bazılarını soyluluk, bazılarını aşağı bir soydan olmak yük altına sokar; bazılarının başları başkalarının emirleri altındadır, bazılarınınki ise kendi emirleri altında; bazılarını sürgün bir tek yerde tutar, bazılarını din adamlığı görevi! Bütün yaşam bir köleliktir.
Sayfa 37
İnsanlar önce karınlarının doymasını ve kendilerini güvende hissetmeyi istiyor olabilir. Ama benim için özgür olmadığım, kendimi özgür hissetmediğim bir yaşam zaten ölü bir varoluştur.
Rəhbərin həyat yoldaşı haqqında məmnuniyyəti.
Onun dəbdəbəyə baxış tərzi böyük bir ruhdan irəli gəlir. Allah-Taala bu qadına belə bir ruh bəxş etmişdir. Əlbəttə, bu lütf həm də bizə şamil olur. Üzləşdiyim bütün ağır şəraitlərdə - həbs, işgəncə, sürgün və terror hadisələrində yoldaşımın üzündə sarsıntı və məyusluq əlaməti görməmişəm, möhkəm iradəsi bu yolda mənə ilham vermişdir. Mərhum anam çox dözümlü, ayıq və möhkəm olsa da, bu həddə deyildi. Anam cəsur qadın idi, məni mübarizəyə həvəsləndirirdi. Mən ilk dəfə zindandan azad olunanda belə demişdi: "Oğlum, səninlə fəxr edirəm və bu yolda Allahdan sənə uğur diləyirəm". Lakin həbslər təkrarlandıqca ürəyi yanırdı, gəncliyimi həbsxanalarda keçirdiyimə görə gileylənirdi. Yoldaşımda isə heç vaxt dözümsüzlük görməmişəm.
Sayfa 116Kitabı okudu
Sürgün olarak tâbir edilen bir yaşam biçiminde insan ne kadar özgür olabilirse...
Reklam
MEHMED UZUN'NUN GÖZÜNDEN SÜRGÜN;
Yaşamak için ödenen bir bedeldi. Geriye dönüşu mümkün olmayan zorunlu bir yolculuktu. insan olmanın ve insanca bir yaşam istemenin bir cezasıydı.
Yahudilik. Yaşam dinamiklerini sürekli sürgün hâlinde oluşturan Yahudiliğin kuralla, tepeden tırnağa sürgün olmanın yarattığı bir mantıkla ve savunma psikolojisiyle geliştirilmiştir: Yasakçı, tekelci, dışlayıcı , yabancılaştırıcı vs. Bu mantıkla olusturulan bütün seremo- niler ve kurallar, bizzat Tanrı tarafindan lanetlenmektedir. Sehir hayatia gectikten sonra da bu aliskanligi devam ettiren Ya-hudi kültürü, kendi disindekilere hayati dar etmis; yaptiklan- na karsilik da baska kudretlerin eliyle cezalandilmak suretiy-le, döngüsel bir cezalandirmani hem aktörleri hem de kur- banlan hâline gelmislerdir.?
Sayfa 64
"On bin öğretmenin mesleğini bırakıp, yurt dışına işçi olarak gitmesinin nedeni, yalnız aylığının yetersizliği değildir. Meslek onurunun çiğnenmesi, horlanması, bezdirilmesi, küstürülmesi, yaşam güvensizliğinin sonucu bu sayı on bini bulmuştur."
Sayfa 189
-Niye Gittin- Şiiri
Ne çok bekledim seni bir gün dönersin diye Aşk ne güzel muhabbet misafirim sevgilim Heveskâr bakışlara bir buse ver hediye Benden çok uzaklara niye gittin sevgilim? Haber vermek çok mu zor gönlümü ağlatan sen Sevincimi tazele yaşam bulsun bu beden Kaç bahar solup geçti sevdiğim dönmez neden? Benden çok uzaklara niye gittin sevgilim? Bu aşk
Sayfa 17 - Göl Kitap YayınlarıKitabı okudu
Resim