Ermenilerin Suriye'ye nakillerinin Birinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği ve Osmanlı Devleti'nin üç cephede savaştığı bir sırada meydana gelmesi, dikkatle değerlendirilmesi gereken bir husustur.
Zorunlu göçten, Ermeni örgütlerine destek vermeyen Ermeniler, sanatkarlar, iş adamları, askeri personel, yaşlı kadın ve erkekler ile kimsesiz çocuklar, Protestan ve Katolik Ermeniler muaf tutulmuştur.
Osmanlı Devleti, Ermeni olaylarının artmasının ardından, başta Patrik olmak üzere Ermeni ileri gelenlerini çıkacak muhtemel isyanların önlenmesi konusunda uyararak, aksi takdirde sert tedbirlerin alınacağı uyansında bulunmuştur.
Aslında Türklerle Ermeniler gerek Selçuklu Devleti, gerekse Osmanlı Devleti dönemlerinde yaklaşık 850 yıl önemli bir problem olmadan birlikte yaşadılar ve aynı devletleri paylaştılar.
Ermenilerin diğer Osmanlı topraklarına göre daha yoğun olduğu Vilâyât-ı sitte'de (Van, Bitlis, Erzurum, Sivas, Elâzığ, Diyarbakır) bile Ermeni nüfusu ancak %19 civarında idi.
1885 sonlarında ise Van'da İhtilâlci Armenakan Partisi kuruldu. Bu partinin kuruluş gayesi, ihtilâl çıkararak kendi
kendilerini yönetme hakkım sağlamak olarak belirlendi
Osmanlı Devleti döneminde 29 paşa,
22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 başkonsolos v.s. olmak üzere pek çok Ermeni yüksek devlet görevlerinde yer almıştı
Sürgünden Soykırıma - Ermeni İddiaları Ermeni iddiaları ile alakalı araştırmalar ve belgeler ile gerçeğin nasıl olduğunu kanıtlayan Yusuf Halaçoğlu'nun nadide eseridir. Son derece akıcı olup yazdıklarıyla da sizi bir o kadar etkilemektedir. Ayrıca sürgün adı altında osmanlıya atılan iftiraların bu konuda konuşulan anlamsız sözlerin keskin ve bir o kadarda açık cevabıdır.
Yazar ,belgeleriyle üniversitelerde ders diye okutulması gereken bir eser ortaya koymuş.Kişisel düşüncem okullarda okutulan tarih kitapları yerine böyle kıymetli eserleri öğrencilere okutmalıyız. Dili sade anlaşılır ve akıcı. Tavsiye ederim ,bilgilenmek için birebir bir kitap .
Daha önce de tebliğ edildiği gibi asker aileleriyle ihtiyaç nispetinde sanatkâr, Protestan ve Katolik Ermenilerin sevk edilmemesi hükümetçe kesin olarak kararlaştırılmıştır.Ermeni kafilelerine saldırıda bulunanlara veya bu gibi saldırılara önayak olan jandarma ve memurlar hakkında şiddetli kanuni tedbir alınmalı ve bu gibiler azledilerek Divân-ı Harblere teslim edilmelidir.Bu gibi olayların tekrarından vilayet ve sancaklar sorumlu tutunacaklardır.
Ermenilerin bulundukları yerlerden çıkarılarak tayin edilen mıntıkalara sevklerinden hükümetçe takip edilen gaye,Bu unsurun hükümet aleyhine faaliyetlerde bulunmalarını ve bir Ermenistan hükümeti teşkili hakkındaki milli emellerini takip edemeyecek bir hale getirilmelerini temin esasına matuftur.BU KİMSELERİN İMHASI SÖZ KONUSU OLMADIĞI GİBİ ,sevkiyat esnasında kafilelerin emniyeti sağlanmalı ve muhacirin tahsisatından sarfiyat yapılarak iaşelerine ait her türlü tasvir alınmalıdır.
"Sert tedbirlerin alınmasının sucu Ermenilerindir.Ermeniler savaş başladıktan sonra Türk memurlarına ve Türk ordusuna karşı akla gelebilecek her türlü düşmanca faaliyetlerde bulundular.Ayrıca Rusların gelmesinden sonra Van vilayetinde müslümanları acımasızca katlettiler."
Ermeni örgütlerinin yaptığı katliamlar, gerek Osmanlı ve Rus arşiv belgelerinde,gerekse görgü şahitlerinin sözlü ifadelerinde, gerekse, o döneme ait Anadolu'daki Türklere ait toplı mezarlarda ifadesini bulmaktadır.
Gerek Rusya'nın, gerekse İngiltere ve Fransa'nın Ortadoğu ve Uzakdoğu'daki çıkarları göz önüne alındığında,Ermeni örgütlerinin kimler tarafından desteklendiği ve belirlenen hedefler daha iyi anlaşılabilir.