“Onu öldürmemi söyledi, ben de öldürdüm. Çok değişik dilde konuşuyordu ama hep onu öldürmemi söylüyordu. Neler yapacağımı bir bir anlattı bana. Oysa ben yeni bir hayata başlamayı umuyordum.”
Sanmıyorum ki bu kitabı okuyup da “ben ne okudum şimdi ya!?” demeyen birisi çıksın. Kitabın ilk sayfasından son sayfasına kadar bu his, bu cümle peşimi bırakmadı. Gördüğüm kadarıyla kitap, okurları ikiye bölmüş durumda. Ya çok seviyorlar ya da nefret ediyorlar. Ben sevenler tarafında yerimi aldım :)
Burcu Booker ’ın da kitabı anlatırken dediği gibi sürekli bir rüyanın içerisindeymişsiniz gibi bir his. Ama çok kasvetli bir rüya bu. Bir türlü uyanamadığınız, yer yer nefes alamadığınız, bitsin de ne okuyorum artık bi’ anlayayım dediğiniz bir kitap. Bence çok da sürükleyici çünkü o kadar sayko şeyler anlatılıyor ki, her sayfada, “bir dakika ya, ne oluyor şimdi!?” diyorsunuz. Bence çok muuhhhteşem ironilerle dolu. Özellikle kadın-erkek eşitsizliğini ve toplumun farklı olanı dışlamasını muazzam bir ironiyle anlatan harika bir kitap. Umarım siz de okuyup, sevenler tarafında yerinizi alırsınız. (Ayrıca kitabımız ölmeden önce okumanız gereken 1001 kitap listesindeymiş. Listeyi takip edenler için de ufak bir not olsun.) Sevgiler! 🤍
“Bizimle eşit hak peşindeler” diyor bayan Fiedke. “Ben bu yüzden liberallere asla oy vermem ya işte. Parfüm, takılar, saçlar omuzlarda; hem de kast ettiklerim doğuştan öyle olanlar değil; demek istediğim, ellerinde olmadan yapanları bir adada toplamalı. Benim kast ettiğim öbürleri. Eskiden bizi görünce ayağa kalkıp kapıları açarlardı. Şapka çıkarırlardı. Oysa bugün eşitlik istiyorlar. Ama ben diyorum ki, eğer tanrı onların bizim ayarımızda olmasını isteseydi görünümlerini bizden farklı yaratmazdı. Hep bir örnek giyinmek istemiyorlar artık. Bu da bize karşı çıkıştan başka bir şey değil. Bu yöntemle bırak erkek milleti, ordu bile yönetilemez. Bay Fiedke’ye saygısızlık etmek istemem, huzur içinde yatsın ama erkek milleti azıtmaya başladı. Gerçi bay Fiedke her zaman erkek olarak haddini bilirdi, hakkını yememek gerek doğrusu.”