Var olsun ve uzun yaşasın Anneler!
Baba ocağına her gidişinizde kapıyı anneniz açıyor ve sizi karşılıyorsa, dünyanın bütün hazinelerine sahipsiniz demektir. Baba evi, sonsuz saadetler kaynağıdır çünkü. İnsan, hiçbir mekânda orada yaşadığı kadar rahat, orada bulunduğu kadar mesut, orada olduğu kadar çocuk değildir. Orada bütün yoksullar zengin, bütün dertliler huzurlu ve bütün günahkarlar temizdir.
Sonrası anne
Baba evlerini yaşatan, ancak ve yalnız annelerdir. Zira, anne hayattaysa, babanız bütün bütün ölmüş sayılmaz. Evinin direğini yitirmiş çoğu kadın, bizim idrak edemeyeceğimiz bir marifetle, evde onu, kimselere görünmez, yalnız kendisinin görüşüp halleşebildiği esatiri bir varlık gibi yaşatır. Hayır, hayır! Rahmetli eşinin hatırasını yaşatmak kabilinden bir şey değildir bu. Basbayağı, su bildiğimiz yaşamaya benzer, sanki yarı canlı, yarı ruhanî ikinci bir hayat.
Reklam
Baba Evi
Baba evleri, ebedî bir hüzün yumağıdır. Ne yerlisiniz, ne yabancı, galiba biraz emanetçi. Baba dünyadan göçtü mü, evin bütün köşe bucağı, onun eline alışkın bütün eşya,başkasını asla kabullenmek istemez. Aralarında ne kadar dolansanız beyhude! Yüzünüze bakıp istihza ile gülecekler. Hiçbir gereç elinize yakışmayacak, hiçbir köşeyi, koltuğu dolduramayacaksınız.
Baba Evi
Bir gün babanız göçmüş olacak. Onun eski köşesinde oturuyor bulacaksınız kendinizi. Yerini yadırgayan bir diş gibi. Eskilerden bir cümle kurmayı deneyip vazgeçeceksiniz. Bir çekmeceye dokunup da açamamanın soğukluğu. Ne garip, artık duvardaki askılar, kapı ve pencere, tavan tahtalarındaki o budak izleri konuşmuyor sizinle konuşmayacak. Odalar yıl yıl unutacak yüzünüzün ifadesini.
Baba Evi
İnsan, baba evinden bir kere çıktı mı, yazık, bir daha hiç oralı olamıyor. Eve misafir, komşulara, eski arkadaşlara, kahveye, bakkala, yollara misafir. Her hali yabancı. Odaların, avluların, sokakların hatta gökyüzlerinin yabancısı. Adımlarından belli, yolları yadırgıyor. Bakışlarından belli, hülyalı, orada değil. Ev içlerinde sızısı eskilerde kalmış ince bir kederi bastırarak, vaktini bekleyecek. Üstü örtülmüş ve artık hiç konuşulmayacak eski cümleler, beyhude dolanıp duruyor boşluklarda.
İnsan, bir hatıra oluyor nihayetinde…
Sonra... Çağınız başlıyor ey hatıralar! Sönük işte, bölük pörçük ne varsa dağılmış uzun yıllara. Dön, geri bak! Yıllar ve anılar savruluyorlar, yazık, dur durak bilmeden.
Reklam
Mevsimini şaşırmış erguvan!
Eylülde açan erguvanın derdi ne olabilir? Geç kalış mı, yaşamaya doyamayış mı, bir hatırlatış mı?
Sessizlik daima ilerler.
Cinuçen Tanrıkorur’un, Itri şiirinin bestesinde duyurduğu kederli, içli ve upuzun musiki, tastamam Yahya Kemal'in sesidir. Onun oluşturduğu kederli atmosferin icinde: Rikkatle, yavaş yavaş ve yer yer Sessizlik daima ilerler.
Yazlar yavaşça bitmese…
Günün yavaşça, yavaşça , yavaşça süzülüp gidişi… Bir Eylül musikisiyle akşama doğru… Öyle diyordu Yahya Kemal, Biten yazla başlar keder musikisi. Hüzünlü bir ıslık sesi gibi, usulca geçip gidiyor günler.
41 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.