Ki­mi zaman yüreğin en derin noktalarından geliyormuşçasına içten gelen, hafif, sanki sessiz-suskun; kimi zaman bir duy­gulanma kaynayıp fışkırmasına yansımışçasına patlayarak, çığ­lık kopararak, kimi zaman bir yakınma iniltisi, kimi zaman bir kahrolmuşluk iniltisi...
Suskun bir yürekle çığlık çığlığa bir hasretin mücadelesini veriyorum...
Reklam
Çığlık atıyor sinemde bir parça yürek, "Kurtarın hapsimden, çok acı," diyerek.
Kitabsever
Kitabsever
"Yalnızlığa düştük mü gümüş rengi bir zaman Çığlık çığlığa geçer o suskun aynalardan. Karanlık gecede söz, bir kirpik gibi ışır Bakışır can kuşları hep'le hiç arasından.."
Ahmet Necdet Sözer
Ahmet Necdet Sözer
içsel bir çöküş bu, suskun bir değişim, acının birdenbire sevinçten çığlık attığı yaralanmış bir ortam.
Sayfa 74 - YKY YayınlarıKitabı okudu
Dolup taşıyorum nehirlerimden, Sığmıyor kalıplarıma dinginliğim. Haykırıyor çığlık çığlık her hücrem, Dışlanıyor zihnim tarafından sinim. Mayın döşenmiş göğsüne yalnızlığımın, Patlak verecek en olmadık yerinden. Atılmak istiyor, bütün sustuklarım, Benlik kıyılarından, geçerek kendinden. Ve geçiyor aniden, ama yine benden.
Kitabsever
Kitabsever
Reklam
"Nereye baksam gördüğüm sığlık. Bungunum ve suskun, Boğazımda yıllanmış bir çığlık."
Sayfa 202 - Kırmızı Kedi Yayınevi, Birinci Basım: Mart 2013Kitabı okudu
Nereye baksam gördüğüm sığlık. Bungunum ve suskun, Boğazımda yıllanmış bir çığlık.
Sayfa 218 - Pdf
Gecenin perdesi aralandı, yıldızlar suskun, Gönlümde bir dert rüzgarı, her yanı sarar puslu. Duvarlar yıkık, umutlar solgun ve suskun, Gözlerimde bir çığlık, kaybolmuş, çaresiz, hüzünlü. Gökyüzü ağır bir tabut gibi durur, Ay, solgun yüzüyle bakar derinden içime. Umutsuzluk yankılanır karanlık koridorlarda, Karanlık, her adımda sarar beni, gelir içime. Rüyalar, mezar taşları gibi dizilmiş, Her an, geçmişin hayaletleriyle dolup taşar. Yalnızlık, soğuk elleriyle sarar bedeni, Gönlüm, karanlık sokaklarda kaybolmuş, unutulmuş.
“Nereye baksam gördüğüm sığlık, Bungunum ve suskun, Boğazımda yıllanmış bir çığlık.”
Sayfa 200Kitabı okudu
Reklam
Atakları başlamışdı Dilhun'un. Tek bir kelam bile kriz geçirmesine neden oluyordu. Kendine ne kadar hakim olmak isterse bir o kadar da dizginlenemiyordi ataklar. Yılmıştı, tükenmişti, dayanacak gücü kalmamıştı artık. Bayılmak, gerekirse ölüm uykusuna girmek ve bir süre herkesten, kendinden bile uzak durmak isteyi baskındı son günlerde. Atakların gecelere denk gelemsinin de vardı bir nedeni. Kabuslar uyutmuyordu. Her gece korku filmi gibi geçiyordu. Ondandı uyku gözlerinden aksa bile sabahlara kadar uyumamak için direnmeleri. Ama anlamıyordu kimse. Attığı her çığlık, aslında"kurtarın beni!" diyordu da, kulaklarını tıkayan herkes ruh hastası olduğu kanısındaydı. Suskun hastaneye gelmeden önceki halini filim şeridi gibi aklında geçirmesine neyin sebep olduğunu düşünüyordu ki, Suat soruyu tekrarladı: "Dilhun, görüşmeyecek misin? Bu kaçıncı gelişi. Neredeyse kliniğin kapısına döşek serecek." Onu asla affetmeyecekti. Sesini çalmıştı ve bunun bir bedeli olmalıydı. Attığı her çığlıkta mahzenine bir adım daha yaklaştırmıştı Suskun'u. Ve her geriye adım mesafeler açmıştı ardından. Suat doktora "Hayır!" bakışı attı ve yeniden başını dizlerine yasladı. "Yalnız kalmak istiyorum!" dercesine...
Kitabsever
Kitabsever
424 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.