"Peki o lanet Firavun'un beynini dağıttın mı? İbrahim Dede, "Hayır," dedi. "Ona dua ettim." Derviş, "Beddua mı ettin?" diye sordu. İbrahim Dede, "Hayır," dedi. "Tam tersi, hayırdua ettim." "Anlayamıyorum," dedi derviş. "Onu hem öldürmemişsin hem de hayırdua etmişsin. Niye yaptın ki böyle bir şeyi?" İbrahim Dede, "Onun doğru yola dönmesi için dua ettim," dedi. "Çünkü ölüyü diri yapan Mevla'nın kötüyü de iyi yapabileceğini biliyorum. Kötü ve ölü bir düşmanım olacağına, iyi ve diri bir dostum olsun istedim."
Sayfa 136Kitabı okudu
"Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'Git' demeleri. Hiç kimseye 'kötüdür' deme. Asıl onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır."
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Suskunlar
Bu öylesine Keskin bir suskunluktu ki kıyaslama yaptığında taşlar bile gevezeymiş gibi geliyordu
Ölmek aslında, içindeki şarabi tamamen döküp billur kadehi boşaltmak gibi, her şeyi ebediyen unutmak ve artık hiçbir şey bilmemekti.
"Yamak, aşci olmak ister. Aşçi, aşçibaşi olmak, şakirt de katıp olmak, katıp ise paşa olmak ister. Paşaların istediğide vezir olmaktır. Kısacası herkesin istediği, bir şey olmak, olabilmek! Sizler de güya pismek ve olmak istiyorsunuz. Aslında kendinizden başkasını kurtarmak peşinde değilsiniz.
Belki de dünyada hala gerçekten iyi insanlar var, kim bilir?
Reklam
"Gelene beyim, gidene paşam deyip büyüklerine saygı gösterir, el etek öpersen, işte sen de gün gelir böyle muazzam bir kavuk giyer, bey gibi yaşarsın!"
Sayfa 100 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Korku yüreksiz bir insanın nefreti, nefret de cesur bir insanın korkusudur.
Askerler mevtayı beygirden alıp çınarın dibine yıktılar. Yüzlerce okka çeken yağlı beyaz gövde, dev bir bumbar dolması gibi toprağın üstüne yığıldı kaldı. Karnı, gerdanı, beli kat kattı. Üst üste yığılmış, sarkmış karın yağlarının altında kaybolan ufacık organı neredeyse görünmüyordu. Zaten benden başka kimse de bu küçük şeye dikkat etmiyor; bir zamanlar dünyalara hükmeden koca vezirin, hanları, hamamları, sarayları, cariyeleri, samur kürkleri, miskü amberleri, altın gümüş sahanları, çil çil altınları bırakıp da soyulmuş bir hindi gibi rüzgârsız ağacın altına yatmasındaki hikmet-i ilahiyi düşünüyordu. Vezir çok ah almıştı. Çok ocaklar söndürmüş, karısına göz koyduğu memurları Taif sürgününe gönderip gül gibi tazeleri yatağına almış, servetine göz diktiği ileri gelenleri birer bahaneyle boğdurup malını mülkünü üstüne yazdırmış bir günahkâr kuldu. Şimdi suskunlar mahallesine geçecek ve öteki dünyada, yaptıklarının hesabını verecekti.
Sayfa 55 - Doğan KitapKitabı okudu
Gafil vezir kelime-i şahadet bile getiremeden öbür tarafı boylamış, ama adamcağızı suskunlar mahallesine götürüp toprağa vermeden önce, intikam isteyen askere göstermek için çırılçıplak soymuşlar ve bir beygire enlemesine bağlayarak İstanbul sokaklarına çıkarmışlar.
Sayfa 53 - Doğan KitapKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.