Sessizlik insanı demlendirirdi her zaman.
Hep buna inanmıştım.
Ateşten daha fazla yanmamak için ateşten bir tutam uzak durmak gerekirdi.
Sessizlikte böyle, gürültüden gürütü bitene kadar uzak durmak gerekir.
Sükutun çığlığı bende şunları meydana getirdi .
1-)onu tanımışlığıma yeni bir renk kattı.
2-)onu anlamışlığıma yeni bir anlam kattı.
3-)onu bilmişliğime yeni bir bilgi kattı.
Çünkü ona hep diyordum seni yaşayarak, kimi zaman tartışarak, kimi zaman kavga ederek,kimi zaman aşkla romanlaşıp şiirleşerek,kimi zamanda susarak,kimi zaman tartışarak öğreniyorum tanıyorum ve keşfediyorum .
Ve galiba ben hedefime ulaşmak ve ona karşı hakiki manada demlenmek üzereyim .
Onu Yaşayarak öğreniyordum onada söylüyordum.
Tartışmalarımız oldu,kavgalarımız oldu,şiirleşip romanlşmalarımız oldu , anı yaşamalarımız oldu,ve sonuncusu ise zannımca susarak oldu.
Bu suskunluk iyide geldi.
Fırtınalar dinmiş ateş yaksada kavurmuyor artık.
Ona karşı his düşüşünce görüş ve davranışlarımı toplamış ve sakinleşmiştim.
Onu artık gerçekten tanıyorum, çünkü onu yaşadım yaşayarak öğrendim, kendimle mutluyum, çünkü sözümü tuttum.
Paldır küldür tanıma çabasına girmemiştim.
Tanımak yanmaktı,
Tanımak ezilmekti,
Tanımak acı çekmekti,
Tanımak kıskanmaktı,
Tanımak içi yana yana göz yummak sabretmekti,
Tanımak susmaktı.
Ve tanıdım öğrendim ve yaşadım onu...