Kalkmış yabancı bir diyara gelmişim; ben de aslan kalbi, deve sabrı olmuş ne yazar! Cesaret ve sabırla iş yürümüyor ki? Eloğlu bana bir çocuk dili verdi, sonra da yüreğimi kendininki gibi yapmak istedi. Bilirsiniz yürek de dil de aynı etten oluşur. Ben de bir çocuğun dili ve yüreğiyle, ve de bir deve sabrıyla onlara her şeyi anlattım. Ama ne söylediysem onlara sütnine masalı gibi geldi.
Öğretmenler günü kutlu olsun!
“Devletin iki en önemli görevlisinden biri sütnine, öteki okul öğretmenidir.”
Reklam
LALA Zavallı kadın, ağlayıp dövünüyor mu haâlâ? SÜTNİNE Ortasına bile gelemedi daha üzüntüsünün.
- Bence, devletin en önemli iki memurundan biri, sütnine diğeride öğretmen dir.
" sevda sevda derler behey yarenler / bilmeyene bir acayip hâl olur :/"
Ne dedin Kınalı Yapıncak...Beni hiç mi unutamayacaksın? Saçlarının sarı telleri birer birer ağarıncaya kadar beni kalbinde mi saklayacaksın ? Bunlar cahil dadı, sütnine masallarına mahsus yanlış, gülünç fikirler çocuğum...Sevdayı size ne fena, ne yanlış öğretiyorlar?
Ramazan başlamıştı. Önce sokaktan geçen erkeklerin ve çocukların ellerinde bir yandan öbür yana salladıkları fenerler, odanın perdelerinde ışıktan yarım daireler çizerek geçiyorlardı. Sonra sahura kaldıran davul… O günlerde İstanbul’un bu kısmı sadece eski ve geniş saçaklı ahşap evler ile dolu idi. Sütnine elimi yakaladı ve beni camiye götürdü. Sokaklar, yüzü peçeli gençler, renk renk çarşaflı kadınlar, ellerinde tespih çeken erkeklerle dolu idi. Her cami avlusu, renkli ve değerli taşlardan yapılmış tespihler, çubuk, sigara ağızlıkları, kuruyemiş, baharat ve akla gelmeyen şeylerle dolu idi. O evde, Ramazan gecelerinde Ahmet ağa beni Karagöz’e de götürürdü. Üsküdar çarşısında büyük bir kahvede oynarlardı. Sokakları kalabalık kız erkek alay alay çocuk hatta büyükler kahvenin bahçesine dalarlardı. Sinekli Bakkal’daki kız Tevfik bu akşamların bende bıraktığı intibahtan bir hayli şey almıştır. Kahveye seyirciler için birer iskele konur, orta yerde küçük beyaz bir perde, üstünde acayip bir ejderha resmi dolaşır arkasında esrarlı bir vızıltı işitilir. Küçük seyirciler ayaklarını yere vurarak “Başlar mısın, başlayalım mı?” diye bağırır dururlardı. Nihayet teflerin çalınması ve perde arkasından gelen bir şarkı seyirci alayını teskin eder ve sonra da oyun başlardı.
Reklam
109 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.