312 syf.
·
Puan vermedi
Sema Soykan – Öteki Şeylerin Tarihi Merhabalar, Kıymetli Sema Soyka’nın şuana kadar okuduğum kitaplarından biraz farklı ama temeli yine muazzam bir bilgi birikimine dayanan kendi deyimiyle bir kahve sohbeti tadındaki Öteki Şeylerin Tarihi kitabının yorumu ile geldim #kitapyorumum Dolu dolu ve aynı zamanda kültürünüzü zenginleştirecek bu
Öteki Şeylerin Tarihi
Öteki Şeylerin TarihiSema Soykan · Alfa Yayınları · 0279 okunma
Allah, yalnızca sebepleri vasıta kılar. Sebepler hâşâ yaratıcı değildir.
Veyahut bir kâtip mürekkep, kalem ve kâğıt getirse onlarla bir kitabı bizzat yazması mı daha kolaydır; yoksa o kâğıdın, mürekkebin ve kalemin içinde o kitaptan daha sanatlı, daha zahmetli, yalnız o kitaba mahsus bir yazı makinesi icat etmesi, sonra da o şuursuz makineye "Haydi sen yaz!" deyip kendisi karışmadan onun yazmasını beklemesi mi daha kolaydır? Acaba bu ikinci şık, kitabı yazmaktan yüz defa daha zor değil midir?
Sayfa 31 - Seba NeşriyatKitabı okudu
Reklam
Yaratılıştakı mucizevi denge
Son derece tatlı görünüşüyle insanın yeme iştahını celbeden 'bir elmanın içindeki vitamin, insanın bir günlük ihtiyacı kadardır' (İnsan ve Hayat, Dr. H. Nurbaki) insanın mahiyetini bilen bir kudret sahibi, elmayı bu şekilde programlamıştır. "Elmayı, sahip olduğu C vitaminini çürütmemek için artı iki demir konulmuştur. Eğer bu demir olmasa, C vitamini bir müddet sonra bozulacaktır. "Öte yandan, C vitamini muhafaza etmek için elmanın ihtiva ettiği bol miktardaki meyve asidi, midede asidi arttırıcı, yani sindirimi rahatsız edici tesir yapmaktadır. Bunun için elmaya, karbonat iyonu da konulmuştur. Bir elma yediğiniz zaman gerinirsiniz. Bunun sebebi, elmanın içerisinde bulunan karbon iyonudur. O Kudret Sahibi, elmayı bizim soframıza hazır hâle getirmiştir. İnsanı bilmeyen, tanımayan, onun arzu ve isteklerinden haberi olmayan cansız, şuursuz maddeler (sebepler), böylesine mükemmel ve hârika bir meyveyi nasıl vücuda getirebilir?"
Sayfa 67 - pdfKitabı okudu
Evet bizi hataya sürükleyen sebepler olabilir. Bazı hatalar alın yazımızın devamında normal sayılabilir evet. Ama hiç bir şuursuz, kalitesiz, başkasını yaralayan hata özürle bile olsa telafi edilmedikçe hatayı yapan o eskinin mazlumları kişiler basitlikten kurtulamaz ! Çünkü adaletsizlik ve merhametsizlik en büyük hatadır. Ve bu hatanın farkına herkes varır. Çocukluğu kötü geçmiş olan biri ne hakla başkasının yetişkinliğini mahfetme hakkını kendine bulur !
Şu halde mutlak mânada hürriyetten bahsetmek hatâdır; onun adı olsa olsa şuursuz hareket olabilir. Hürriyet, engelsiz hareket demek değildir; bilâkis şuur ve irade ile engellenmiş hareket demektir. İrademizi engelleyen sebepler, sonu olan varlığımıza sığındığı zaman biz hürriyetten uzaklardayız. Böylelikle korkular ve menfaatler, hırslarla kibirler hürriyetimizi boğmaktadırlar. Varlığımız bunlardan uzak olan tek nesneye, bize sonsuzluktan gelen aşkın iradesine bağlandığı zaman biz tam mânasiyle hür oluyoruz. Şu halde aramızdan ancak aşkı tanıyanlar hürriyeti bilirler. Benlik, kendi iradesiyle yaşadığı müddetçe esirdir; kendimizden geçmeden hür olamayız.
Çünkü şuursuz sebepler, elbette bir gayeyi düşünüp çalışmaz. Hâlbuki görüyoruz: Her varlık, bir değil belki pek çok gayeyi, faydayı, hikmeti takip ederek vücuda geliyor.
Otuz Üçüncü SözKitabı okudu
Reklam
İşte o zerrelerden hangisine hikmet nazarıyla baksan göreceksin ki: Her şeyi işiten, bilen, gören bir Zât tarafından muntazam bir şekilde sevk olunan o zerrenin hareketlerine kör ittifak, kanunsuz tesadüf, sağır tabiat ve şuursuz sebepler asla karışamaz.
Yirmi Dokuzuncu Söz
"Son derece tatlı görünüşüyle insanın yeme iştahını celbeden 'bir elmanın içindeki vitamin, insanın bir günlük ihtiyacı kadardır' (İnsan ve Hayat, Dr. H. Nurbaki) insanın mahiyetini bilen bir kudret sahibi, elmayı bu şekilde programlamıştır. "Elmayı, sahip olduğu C vitaminini çürütmemek için artı iki demir konulmuştur. Eğer bu demir olmasa, C vitamini bir müddet sonra bozulacaktır. "Öte yandan, C vitamini muhafaza etmek için elmanın ihtiva ettiği bol miktardaki meyve asidi, midede asidi arttırıcı, yani sindirimi rahatsız edici tesir yapmaktadır. Bunun için elmaya,karbonat iyonu da konulmuştur. Bir elma yediğiniz zaman gerinirsiniz. Bunun sebebi, elmanın içerisinde bulunan karbon iyonudur. O Kudret Sahibi, elmayı bizim soframıza hazır hâle getirmiştir. İnsanı bilmeyen, tanımayan, onun arzu ve isteklerinden haberi olmayan cansız, şuursuz maddeler (sebepler), böylesine mükemmel ve hârika bir meyveyi nasıl vücuda getirebilir?"
“Kainatta, insanın emrine verilen ve onun istifadesi için yaratılan milyonlarca unsurdan bir tanesini ele alalım ve onun yaratılış hikmetlerini ve tanzim hakikatlerini düşünelim. Mesela bir elma, son derece tatlı görünüşü ile insanın kendisini yemesi için iştahını cep eder. “Bir elmanın içindeki vitamin, insanın bir günlük ihtiyacı kadardır.“ (Dr. H. Nurbaki, İnsan ve Hayat) İnsanın mahiyetini bilen bir kudret sahibidir bir elmayı bir şekilde programlanmıştır. Elmaya hem C vitamini hem de demir minerali konulmuştur. Eğer demir olmasa, C vitamini bir müddet sonra bozulur, çürür. Öte yandan, C vitamini muhafaza etmek için elmanın ihtiva ettiği bol miktarda ki meyve asidi, midede asidi arttırıcı, yani mideyi rahatsız edici tesir yapmaktadır. Bunun için elmaya, karbonat iyonu da konulmuştur. Bir elma yediğiniz zaman geğirirsiniz. Bunun sebebi, elmanın içerisinde bulunan karbon iyonudur. O kudret sahibi, elmayı bizim soframıza göre hazır hale getirmiştir. İnsanı bilmeyen, tanımayan, onun arzu ve isteklerinden haberi olmayan cansız, şuursuz maddeler (sebepler), Böylesine mükemmel ve harika bir meyveyi nasıl vücuda getirebilir, hem de insanın yapısına göre?“
Peki, sebeplere tapmak nedir? Nasıl olur? Sebeplere tapmak, sebeplerin etken olduğunu iddia etmektir. Sonucun elde edilmesinde sebebin etken faktör olduğunu zanneden insan, sonucu sebeplerden bekleyip onlara karşı âdeta dilencilik yapmaya mecburdur. Fakat, aciz, şuursuz, iradesiz sebepler onu ne duyabilir, ne de cevap verebilir. Bu yüzdendir ki, vahyi dinlemeyenler korkunç bir belirsizlik ve anlamsızlık dünyasına düşmek, orada yaşamak zorunda kalır.
Reklam
İkincisi : Sebeplerin eliyle gelen nimetlere takılan “Neticeler, gayeler, faydalar, bilbedahe (açıkça), perde-i esbab (sebepler perdesi) arkasında bir Rabb-i Kerimin, bir Hakim-i Rahimin işleri olduğunu gösterir. Çünkü şuursuz esbap (sebepler), elbette bir gayeyi düşünüp çalışmaz. Hâlbuki görüyoruz ; vücuda gelen her mahluk (varlık), bir gayeyi değil, belki çok gayeleri, çok faydaları, çok hikmetleri takip ederek vücuda geliyor.   Demek yağmur, hayvanatı halk eden ve rızıklarını taahhüt eden bir Hâlık-ı Rahimin hikmetiyle imdada gönderiliyor.”
Birincisi : Basit, şuursuz ve cahil olan sebepler, son derece mükemmel, hikmetli ve faydalı olan sonuçları (mesela hafıza gibi bir sonucu) yapamazlar. Belki kâinattaki bütün sebepler bir araya gelse hafıza gibi bir tek sonucu meydana getiremezler.   Bu sırdandır ki, hafızanın sahibi olan Hafiz-i Kerim, Alzheimer gibi beyin hastalıklarıyla her sene milyonlarca insanın hafızasını alarak bize âdeta şu dersi veriyor : “Eğer dediğiniz gibi hafıza, adi ve basit sebeplerin işiyse bütün bilim adamlarınızı da arkanıza alarak, her türlü sebebi kullanarak, bu insanlara hafıza yapın.”
30 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.