Yaşar Kemal, 5 Aralık 1988 “O, saçının kılının ucundan ayak parmaklarının tırnağına kadar yönetirken de, türkü söylerken de sese, renge, sevgiye, barışa, gökyüzüne, buluta, akan suya, düşen yaprağa, uçup giden gölgeye kesiyordu. Bir insanın bir doğayı sırtında, yüreğinde taşıması, doğa oluvermesi…”
Aslında, Türklerin şimdiki durumları yakından incelenirse ve bu durum, on­ları imparatorluklarını genişletmeye götüren ulusal özellikleriyle karşılaştı­rırsa, bu koca mekanizmanın yıkılmak üzere olduğu izlenimi edinilir. Bir kere, eskiden savaş sanatıyla uygulamalarına düşkündüler ve süregiden bir barış kadar kaçındıkları şey olmazdı; şimdi ise
Reklam
Kalbim Dinamit Kuyusu
Şafakları; Taaa şafakları Nice bir Yangınları düşer alın çatıma Gencecik ölüme gitmenin. Yığılır boşkovanlar, dumanlı Ve susar mitralyözler kuytularda. Suskundur,
"Bu sakin görünüşlü, gökçek yüzlü genç, gökten yere inmiş yeşil elbiseli bir melek gibi durdu minberde. Minberden, camiyi dolduranlara, ‘konuşacak ne kaldı’, der gibi uzun uzun baktı.."
Sayfa 164Kitabı okudu
Hüzün dolu bakışlarında sanki Allah’ın Sevgilisi’yle ilk karşılaştıkları günün buruk mutluluğu vardı...
Kibir Destanı
Eğer dinler isen haber vereyim, Akıl casusa ne der göstereyim. Kanaat şehre gelip tahtı aldı, Haramiler ise yollarda kaldı. Çıkarlar dağ başına yol kesmek için, Bırakmazlar yolcuyu yola gitsin.
Reklam
505 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.