Sosyo-ekonomik düzlemde, fakir ve ihtiyaç sahiplerine “verme” eylemi doğrudan manevi miraca/yükselişe eriştirecek çabalar ile ilişkilendirilmiştir. Bütüncül bir düşünce ve eylem çerçevesi oluşturan İslam, böylece toplumsal uyum ve iktisadi gelişme için gerekli ön koşulları tesis etmektedir.
Onlar, islam iktisadını oluşturmaya yönelik her çabaya kuşkuyla bakacak ve hoş karşılamayacaklardır. Çünkü bu kutsal addettikleri “tek düzen” neoklasik iktisat teorisine karşı saygısızlık olarak ve aynı zamanda seküler olmayacaktır.
Reklam
İnsan mutlak özgürlüğe sahip olamaz çünkü mutlak özgürlüğün tek sahibi Allah’tır.
Sosyalizmden sosyal ve dağıtıcı adalet; kapitalizmden ise bireysel özgürlük çerçevesinde sermaye birikimi ve büyüme yakından incelenmelidir.
Sosyalizm ve İslam iktisadını birbirine eş değer görmek yersiz bir sonuçtur. Çünkü Marksçı görüşte iktisadi olayların, ahlaki kaygıları ve bilinci etkilediği kabul edilir.
Sosyalizmin özel mülkiyet kurumunun bütünüyle ortadan kaldırılması İslam’ın orta yol prensibine aykırıdır. Sosyalist felsefenin aksine İslam, bireye kendisi ve ailesinin ihtiyaçları nispetinde mülk edinme hakkı verir.
Reklam