— Demek ille benim nasıl bir adam olduğumu öğrenmek istiyorsunuz?.. — Evet, yüzde yüz. — En ince noktalara kadar öğrenmek istiyorsunuz, öyle mi? — Tam anlamıyla. — Peki. Ben bir tipim. — Tip mi?.. Ne tipi?.. Genç kız, en aşağı bir yıl gülmemiş gibi bir kahkaha salıverdi. — Ömürsünüz vallahi. Bakın, şurada bir sıra var; oturalım. Tenha burası, gelen geçen yok; kimse duymaz bizi. Haydi başlayın hikayenize! Bir hayat hikayeniz olmadığına dünyada inanmam; saklıyorsunuz. Bir kere tip ne demekmiş? — Tip mi?.. Tip, kimseye benzemeyen, gülünç bir adamdır; dedim ve kızın çocukça kahkahasına bende katıldım. Kendine özgü bir tabiat demektir. Peki, hayalcinin ne olduğunu da bilmiyor musunuz?
Sayfa 12
Reklam
İnsan kendi altındaki tabiat ile kendisini aşan Tanrı arasında kalmıştır. Tanrı felsefe yapmaz; çünkü O, hakikate zaten kendi zatı gereği sahiptir. Hayvan da felsefe yapmaz; çünkü onun sorular sorup cevaplarını üreteceği aklı yoktur; o halde, sadece insan kendi durumunu "arada kalmış bir mahiyet" olarak tespit edebilir.
Erdem Bayazıt
Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bin türlü sevda hatırasıyla dolu olan bahçeye yüzünü döndürüp, bir kere bile bakmayarak yavaş yavaş yoluna devam etmekte ve kendi üzüntüsüne asla ortak olmayarak şevk ve ahenginde devam eden tabiat güzelliklerini dargın bir çehre, dehşetli bakışlarla seyretmekteydi
Başını tabiat bataklığından çıkar, arkana bak; zerrattan, seyyarata kadar bütün mevcudat, ayrı ayrı lisanlarla onun vücuduna şehadet ettikleri ve parmaklarıyla işaret ettikleri bir Sâni'-i Zülcelal'i gör ve o sarayı yapan ve o defterde sarayın programını yazan Nakkaş-ı Ezelî'nin cilvesini müşahede et, fermanına bak, Kur'an'ını dinle, o hezeyanlardan kurtul!
Reklam
"Senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması..."
- "Bir kadın doğru yoldan çıktı mı körü körüne ve insafsızca kötüye doğru ilerler! Erkekse kötü yollarda dolaşırken bile bir hiçtir; çünkü onun yine de bir çeşit vicdanı vardır. Kadında ise salt tabiat tesirlidir..."
Sayfa 372 - (Riemer, 8.3.1807) -Kadın- Kültür ve Turizm Bakanlığı yayınları: 534Kitabı okudu
Natürizm
Bizim inancımıza göre Natürizm (Tabiatçılık) inancı, ilahi dinlerden ayrılanların ortaya çıkarmış olduğu bir inanç olmalıdır. Çünkü ilahi dinlerde kutsal yerler, özellikle kutsal dağlar vardır. Yahudilikte Tûr-i Sina, Hristiyanlıkta Zeytin Dağı ve İslamiyette Hira Dağı kutsal sayılmaktadır. Yine ilahi dinlere göre tabiat kuvvetlerini melekler yönetmektedir. Bazı dinlerde zamanla tabiat kuvvetlerini meleklerin yönetmesi fikrinden, tabiat kuvvetlerinin kendilerinin bizzat melekler olduğu fikrine dönülmüştür.
Peygamberimiz,"Kadın bir kaburga kemiği gibidir. Kadın bir kaburga kemiğinden, bir eğri kaburga kemiğinden yaratıldı, onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın, kırılması da boşanmasıdır." buyurmuştur. Burada eğri kaburga kemiği, erkekle kadın arasındaki tabiat uyumsuzluğuna ve kadınların erkekleştirilmeye kalkışılması, onları kırıp atmak demek olduğuna dair uyarıyı içeren bir misaldir, (o nefisten) kaydı ile erkeğin kadından önce yaratıldığını anlatırken aynı zamanda "eşini" ifadesiyle de kadının yaratılışının, erkeği yalnızlıktan kurtaran büyük bir aşk nimeti olduğunu ve bu nimetin kötüye kullanılmamasının ve şükrünün yerine getirilmesinin gerekli olduğunu da bildirir.
Reklam
"Bana en çok dokunan, suçlu olsamda olmasamda her zaman bir çeşit tabiat kanununa uyar gibi, her kesten önce kendimi suçlu görmemdi."
Allah'ım ne güzel anlatmış
İhtiyarlandıkça zaman, Kur'an da gençleşiyor. Rumuzu hem tavazzuh eder, tabiat ve esbabın perdesini de yırtar o hitab-ı Yezdanî. Sözler
Tabiat ona güzel ya da çirkin olsun, göze çarpan, kolay farkedilir hiçbir özellik bahsetmemişti. onu ilk kez gören bir yabancı ismini öğrendiğinde hemen o anda unuturdu, yüzünü, ne soyledigini de hatırlamazdı. Varlığı, içinde bulunduğu topluluga bir şey kazandırmadığı gibi yokluğu da bir şey kaybettirmezdi. Nasıl görünüşünde ayırt edici bir özelliği yoksa, zekasında da herhangi bir kıvraklık, özgürlük ya da başka bir nitelik yoktu.
Sayfa 58 - Yordam edebiyatKitabı okuyor
San Marino’nun en güzel yanı,eteklerinde uzanıp giden güzel İtalya’yı doya doya seyredebilmek imkanıdır.Kıskanmıyorum,tabiat güzel ama Türkiye’den daha güzel olamaz.Sadece İtalya’daki ihtimam,dikkat ve her yerde olan ahlaksızlığı önleyen çevre ve imar kanunları bizde yok.
"Doğa, Stevens. Geçen gün doğanın mucizelerinden söz ediyorduk ya seninle. Sana katılıyorum, bizi çevreleyen o eşsiz güzelliklere fazlasıyla kayıtsız kalıyoruz." "Yani, bütün bu tartıştıklarımız. Antlaşmalar, sınırlar, tazminler, işgaller... Oysa Tabiat Ana kendi bildiğini okuyor.
Sayfa 94 - YKY Yayınları 17. Baskı Aralık 2021 Çeviren: Şebnem Susam-Saraeva / İkinci Gün - Sabah SalisburyKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.