Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Galya

Galya
@tabiatisairane
7 okur puanı
Ağustos 2018 tarihinde katıldı
Reklam
Herkes gider. Ne ? Bilmiyor muydun sanki. Sevgili Kalbim ! Neden hala apartman boşluğunun Gün ışığı görmeyen penceresinde Kuş sesleri beklersin ...
Ali Lidar
Ali Lidar
Bilirsin beni. İçimde fırtınalar kopsa da, Yüzümde rüzgar esmez benim.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
içi enkaz,dışı çiçek bahçesi kadın...
Ne bileyim Füsun.  Şimdi aramıza duvar örsen, Yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım.
Didem Madak
Didem Madak
Senden vazgeçebileceğimi nasıl düşünürsün? Yağmur yağmadığı için toprak buluttan vazgeçebilir mi? Ona gülümsemiyor diye anne yavrusundan vazgeçer mi? Tarla tohumdan, başak güneşten, böcek çiçekten vazgeçer mi? Benim senden vazgeçeceğimi nasıl düşünürsün? 
Sayfa 324 - Everest Yayınları
Reklam
ölemiyorum'
Ben böyle olsun istememiştim Ya sana çok yakın, Ya senden çok uzaklarda olmalıydım  Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum  Büyük dağlar, derin denizler olsun istiyordum.  Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi  Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim  Dağda yanan bir çoban ateşi gibi  Gökte bir yıldız gibi  Seni görmeli  Seni yaşamalı
İki kelimeyi yan yana getirmek kolay. Zor olan iki kelimeyi yan/a/yana susmak...
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kı- rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so- kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
Şükrü Erbaş
bir bedende *hiç* kişiyiz
Hepimizin içinde geniş bir davranış dizisi vardır. Bu durumu belki de en iyi, Sezen Aksu bir şarkısında, “Bir bedende kaç kişiyiz?”diyerek anlatmıştır.
Sayfa 94 - İnkılâp Yayınevi
Reklam
Yaş 35 yolun yarısı deyip 46'sında ölen Cahit Sıtkı'dan...
Öldü; ne rüzgârlar girdi içeri,  Ne bir kuş havalandı pencereden.  Öldü; kimse görmedi melekleri;  Sorma nasıl habersiz gitti giden.  Bir uzun sefere çıktı, diyorlar;  Gemiyi gören var mı? Hani deniz?  Sen gittin, soframız oldu tarumar;  Doğan günü yadırgıyor hâlimiz.
Ben iyi değilim Bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. Gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi. Hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi de geri dönmek istiyorum, ya da dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. Kendime, söyleyecek söz bırakmadım. Kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. Aslında bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. Sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. Yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. Şimdi her satırı, “bu satırı da neden yazdım?” diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum. Aziz varlığımı son dakikasına kadar aynı görüşle ayakta tutmak gibi bir görevim olduğunu hissediyorum. Çünkü başka türlü bir davranışım, benimle küçük de olsa bir ilişki kurmuş, benimle az da olsa ilgilenmiş insanlarca yadırganacaktır. Oysa, sevgili Bilge, aziz varlığımı artık ara sıra kaybettiğim oluyor. Fakat yaralı aklım, henüz gidecek bir ülke bulamadığı için bana dönüyor şimdilik. Biliyorum ki, bu akıl beni bütünüyle terk edinceye kadar gidip gelen aziz varlık masalına kimse inanmayacaktır.
Sayfa 383 - İletişim Yayınları
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.  Hep böyle mi bu?  Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...  Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!  Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.  Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir. Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına  niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?  "Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş. -Nilgün Marmara
Hasan Ali Yücel'in "Uyumayan Atatürk" başlıklı yazısından...
Ankara'nın Bahçelievler otobüsünde çocukla annesi böyle konuştular: Çocuk:Burası nedir ? Anne:Atatürk'ün Anıtkabir'i. Çocuk:Atatürk orada ne yapıyor ? Anne:Uyuyor Çocuk:Beni oraya götür de uyandırayım ! Elini öpeyim,onunla bir kerecik olsun yüz yüze gelip konuşayım ! Anne,uyuyan Atatürk'ü söylüyordu.Halbuki çocuk,uyanık Atatürk'ü istedi.
Sayfa 545 - Inkilâp Yayınevi
Ama bazen kimse kimseyi kurtaramaz, bunu hiç kimse gerçekten yapamaz, çünkü seni senden kurtarmak mümkün değildir.
Sayfa 251 - Martı Yayınları
Dünya gözyaşlarımın içindeydi artık,dünya bulanıktı,dünya ıslaktı ve dünya kalın uğultular eşliğinde,etrafa buğular saçarak,hafif hafif titriyordu.
Sayfa 245 - Everest Yayınları
Reklam