1951-1954'TEN NOTLAR:
''Hücre tabutluk falaka Kırbaç altında iki yıl durmadan Bu vatan bu millet bu bayrak Satılmaz diyenden hesap sordular''
Hüseyin Nihal Atsız
TAYMA: “Kürşat’ın Sofrasında” Atsızlığı nam eden yiğitlerim atlansın; Kor taşıyan avuçlar,pas çözsün ,pusatlansın! Yıkılsın Ergenekon;yurtlarım azatlansın! Hainlere kargışlı,kahpe acun dar olsun!
Reklam
- Tahkikatta size tazyik yapıldı mı? Sorusuna sanık; kendisine yapılan "tabutluk" tehdidini mahkemede dile getirince verilen cevap: Müddei Umúmi - Efendim, biz bunları huzurunuza misafir olarak değil, hükümeti devirmek isteyen vatan hainleri, katiller, caniler diye sevk ettik. Binaleyh kendilerini Pera Palas Oteli'nde oturtacak değildik. İcabında casusluktan, İcabında her şeyden şüphe edecektik. Huzurunuza Reis-i Cumhur namzedi olarak çıkmadılar. Onun için her yerden geçeceklerdi ve onlara her nevi zulüm caizdi. ( Müddei umûminim bu sözleri üzerine avukatlardan Kenan Öner ayağa kalkarak " Bu sözleri iddia makamı mı söylüyor? Rica ederim, huzurunuzdakiler katiller, caniler değil, sadece maznunlardır." dedi. Müddei umûminin bu sözlerinin zapta geçirilmesini istedi. Paşa söylendi, hakim söylendi ve bu sözler de zapta geçmeden celse sona erdi) Yorum: Vatan hainlerine, Cumhuriyeti yıkmaya çalışan komünistlere dahi yapılmayan bu muamele Türkçülere yapılıyor!!
Sayfa 195Kitabı okudu
TABUTLUK'ta Bir kişinin güçlükle sığabileceği, yalnız ayakta durulabilen daracık, dört duvar arası, fareler altta, akrep yanda. 500 mumluk lamba tepenizde Hiç sönmeden 24 saat yandığı Gözleri yakan, buruşturan beyni amansız bir aydınlık sunusu, İnsanın çömelmek, ayaklarını uzatabilmek için Ah, nasıl da özlem duyduğu küçücük işkence odası ey gece, uyumak için kucakla beni kollarında çocukluğu yaşamak yeniden orama bağlanan elektrikle uçurumun kenarında ülke çoktantır unuttum bir salıncağı ee eee e! getiriyor usuma düşlerimin ufuklarında sabah yıldızı umutsuzluktan umut doğuruyor insan
Gardiyan işin alayındaydı ve ötesini düşünmezdi. Oysa analarına alenen küfür etmekteydi. Burada insani değerlere, onura ve şerefe yer yoktu. Mahkumları içeriye alırken o insani değerlerini çamaşırlarıyla birlikte üzerlerinden ve ruhlarından soymuşlar ve bitlenmeyi önleme bahanesiyle kapının önünde ateşe vermişlerdi. Belene’de şerefe ve onura yer olmadığı gibi çok defa nefes alma hakkından bile mahrum bırakılırdınız. Hele tabutluk dedikleri deliklere tıkıldıysanız ve orada günleri, saatleri sayamadan geçirdiyseniz idrar ve dışkı kokusuna katlanma mecburiyetinin acısını ve anısını asla unutamazdınız. Oradan sağ çıkmak, bir mevtanın kefenini ve toprağı açıp dış dünyaya yeniden kavuşması kadar zordu.
Sanıklar, Sirkeci’deki ünlü Sansaryan Han’da “tabutluk” adı verilen hücrelere kapatılmışlardı. Başlarına da beş yüz mumluk lambalar asılmıştı.
Sayfa 72
Reklam
218 öğeden 131 ile 140 arasındakiler gösteriliyor.