Tahayyül, taayyün kadardır. Tasavvur tahattur kadardır. Yani hayalin gördüğün, tasarlaman ise hatırladığın kadardır. Burada Hazreti Mevlâna'nın (ks) muhteşem eseri Fihi Mâ Fih'teki bir bahsi hatırlatalım: “Hak Teâlâ Bâyezid'e 'Ne istersin?”dedi. Bâyezid ‘İstememeyi isterim’ diye cevab verdi.” Mevlânâ (ks) hazretleri bu cevabın müthiş bir cevap olduğunu ifade ediyor. Çünkü insan ancak bildiğini, gördüğünü, tecrübe ettiğini isteyebilir. Oysa Rabbimizin yaratması sonsuzdur. Bizim tasavvur ve tahayyül edemediğimizi de yaratır. O yüzden dileğimizi, isteğimizi de Rabbimize terk etmek esastır.
Sayfa 243
Unutulan eski saatler içinde eksikliği en ziyade hasretle tahattur edilen saat akşamın on ikisidir.
Reklam
Tahattur
Alnımdaki bıçak yarası Senin yüzünden, Tabakam senin yadigârın. “İki elin kanda olsa gel” diyor Telgrafın. Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı yârim!
وَثَالِثًا : مَعَ نَشْرِ الثَّمَرَاتِ الْاُخْرَوِيَّةِ وَالْمَنَاظِرِ السَّرْمَدِيَّةِ fıkrası ifade ediyor ki: Dünya bir destgâh ve bir mezraadır, âhiret pazarına münasib olan mahsulâtı yetiştirir. Çok Sözlerde isbat etmişiz: Nasılki cinn ve insin amelleri âhiret pazarına gönderiliyor. Öyle de: Dünyanın sair mevcudatı dahi, âhiret hesabına çok
Sayfa 293
Tahattur
“Alnımdaki bıçak yarası Senin yüzünden, Tabakam senin yadigârın. “İki elin kanda olsa gel” diyor Telgrafın. Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı yârim!”
اِنَّ كَيْدَ الشَّيْطَانِ كَانَ ضَع۪يفًا Ey sû'-i vesveseden me'yus nefsim! Tedai-yi hayalât, tahattur-u faraziyat, bir nevi irtisam-ı gayr-ı ihtiyarîdir. İrtisam ise, eğer hayırdan ve nuraniyetten olsa, hakikatın hükmü bir derece suretine ve misaline geçer. Güneşin ziyası ve harareti, âyinedeki misaline geçtiği gibi... Eğer şerden ve kesiften olsa, aslın hükmü ve hâssası, suretine geçmez ve timsaline sirayet etmez. Meselâ necis ve murdar bir şey'in âyinedeki sureti ne necistir, ne murdardır. Ve yılanın timsali, ısırmaz. İşte şu sırra binaen, tasavvur-u küfür, küfür değil; tahayyül-ü şetm, şetm değil. Hususan ihtiyarsız olsa ve farazî bir tahattur olsa, bütün bütün zararsızdır. Hem ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet Ve Cemaatin mezhebinde bir şey'in şer'an çirkinliği, pisliği; nehy-i İlahî sebebiyledir. Madem ki ihtiyarsız ve rızasız bir tahattur-u farazîdir, bir tedai-yi hayalîdir; nehiy ona taalluk etmez. O dahi ne kadar çirkin ve pis bir şey'in sureti dahi olsa, çirkin ve pis olmaz.
Sayfa 39
Reklam
576 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.