Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.27
Hastalar Risalesi kadar aşırı mantıklı bir şey daha okudum mu bilmiyorum. Okuduğum yerde şifa oluyor bana elhamdülillah. Son bir kitap olmalı dedim ve aldım elime. Çok şükür. İnşallah ilk okuyacağım kitap olacak yine. İlk fırsatta. Şimdilik Muziplik tamamlandı.
Her derde bir derman halketmiştir. Tedavi için ilâçları almak, istimal etmek
Senin yüzünden;
Tabakam senin yadigarın;
'İki elin kanda olsa gel' diyor
Telgrafın;
Nasıl unuturum seni ben,
Vesikalı yarim?
Orhan Veli'nin yukarıdaki Tahattur şiirinin dizeleri Burhan Arpad'ın bu kitabında geçen birkaç bölümü anlatır. Vesikalı Yarim de diyebiliriz biz bu kitaba.
1960'lı yıllarda fuhuşun kol gezdiği İstanbul sokaklarında, evinden, köyünden, ailesinden bu şehre ünlü olma hayalleri ile gelen gencecik kızların bir bataklık ile karşılaştığı bu şehre bir örnek ile Zehra'nın öyküsünü anlatıyor Burhan Arpad.
'Bizim gibi kadınların alınyazısı' diyen Leman abla karakteri, hayalleri olan bu kadınların, kapıldıkları bu hayallerin bir avuntudan öteye geçmediğini anlatıyor. Ne tek tek bireyler ne toplum sizi yeni bir yaşamla özdeşleştiriyor artık. Genel kadın vesikası ile yaşamak, ondan kurtuluşun olmadığı anlamı taşıyor. Kadına namus bekçiliği yapan erkekler ve toplum, kadının bu çabasına sırt çeviriyor.
İki kez de filme çevrilen bu kitap bir dramdır. Hatsllerin ve umutlarım ölümüdür.
Hastalar Risalesi
Hastalığın insana dert değil, bır nevı ilaç oldugunu, Allah’tan geldiğini bilip kalp veya lısanıyla şükretmesinı sağlayan bir ilaç olduğunu, gafletten çıkarıp ahiretini düşündürüp ölümü tahattur ettirmenin kazancını anlatan ve ınsanın ruhuna ilaç olan çok faydalı bir kıtap.
Önceden hastalık geçiren ve ileride hasta olacak herkes bu kitabı okumalı ki hastalığın bir nimet olduğunu bilsinler.
249 syf.
·
Not rated
Tahattur
Bir Acem bahçesi, bir seccâde,
Dolduran havzı ateşten bâde...
Ne kadar gamlı bu akşam vakti...
Bakışın benzemiyor mu'tade.
Gök yeşil, yer sarı, mercân dallar,
Yalnızlığın Gözyaşları
Düşünmek savaşmaktır der Cemil Meriç.
Dâhi ve put-kırıcı Nietzsche'nin felsefî serüveninde yaşadığı krizler ve iletişim problemleri. Tanrı, dostları, sevdiği ve herşeyi karşına alan o gururlu yapısıyla olan mücadelesi. Ahlaka getirdiği o muhteşem açılımlar. Ve ikiyüzlü toplumun çirkin yüzünü resmeden o cesur fırçası.
Evet aklın daha doğrusu sevginin gözyaşlarıdır aslında Nietzsche'nin gözlerinden akan. Yalnızlık serüveninin o yurtsuz ve mekansız kalmanın çileli ifadesidir Nietzsche'in çehresindeki.
Yalom'un çok zekice bir kurgusu Nietzsche Ağladığında. Psikoterapist olmasının vermiş olduğu birikimle Nietzsche'yi anlatırken zarif edebî bir tad da bırakıyor sizde.
Okurken kendi yaşadığınız bulantıları da tahattur edip okuyorsunuz ve yer yer bir ilaç kıymetinde pasajlar okuyorsunuz.
Ölüm, aşk, ahlak, Tanrı, kadın... vb yerleşik konuları Nietzsche'nin o cesur ve zeki merceğinden okuyacaksınız.
Çevirmenin de ellerine sağlık, harika bir çeviri.
İnsanlığın Böceğe "Dönüşüm" Trajedisi
Dostoyevski'nin Karamazov Kardeşler kitabında Schiller'in "böceklere şehveti" dizesini Mitya okurken Alyoşa'ya hepimizin içinde bir böcek var der ve bunun karamazovluk yönü üzerinde durur. Ne kadar ilgili olması bir yana bu böcek metaforunu okuduğum zaman Kafka'nın Dönüşüm adlı eserini hatırlamış ve ikinci bir okuma isteyi olusmuştu.
349 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bağımsız bir fikriyatla ele alınmış ve okuyup anlamak için ciddi mânada(bende çok eksik) birikim isteyen özel bir eser.(En azından benim için öyle).
bu kitabı okurken
zihnimde tarihin serüveni zıplayarak geçmesi,
Yüreğimin Bilgiye (Gerçek Bilgiyi) susamışlığının özlemine hasreti,
Bakış açıların dar oluşluğu ve ne boyutta geniş olunabilirliği tam bir incelikle ele alınması
tahattur etti.
115 syf.
10/10 puan verdi
Uzun Hikaye çok özel bir eser bence...
Hani,bitmemesi için dua ettiğiniz,kitapçı raflarında gördüğünüzde "keşke daha evvel okumasaydım;şimdi ne de keyifli okunurdu!" diyeceğiniz cinsten yani. kitap bittikten sonra sanki sizi ziyarete gelen bir dostunuz "elveda" demiş ve gitmiş gibi hissediyorsunuz. kendinizi hikayeye o kadar kaptırıyorsunuz ki, gitme demeyi çok sonra tahattur edebiliyorsunuz. evet,kitaptan geriye çok bir şey kalmıyormuş gibi düşünebilirsiniz ama ismiyle müsemma zaten; uzun hikaye! Nitekim filmi de çekildi.
Lise hayatımdan beri okumayı çok istediğim Ahmet Haşim'in bütün şiirlerinin bulunduğu kitabı alarak okudum. Şairin dili çok ağır, çoğu şeyi anlamak mümkün değil eski türkçe olduğu için. Lakin ahengine kendinizi kaptırıyorsunuz anlamlı bir şeyler hissettiriyor. (Bu benim şiirlere olan hislerim) Kitabın en arkasında yer alan sözlük bölümünde kelimelerin günümüz dilinde hangi manaya geldiğini öğrenme okuyucu için büyük fırsat. Akşam şairi lakabına nail olan şairin çoğu şiirinde akşam kelimesine rastlayabilirsiniz. En etkilendiğim şiiri hayatın geçiciliği manasında; Tahattur ile Merdiven şiirleri oldu.
Merdiven
Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…
Sular sarardı… yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?
Bu bir lisân-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Şair, Merdiven şiirinde hissettirmeye çalıştığı hüznün ağır bastığı bu akşam tablosu içinde hayatın sona yaklaştığını anlatan sonbahar mevsimidir. Zamanın geçişi ve yaşlanmayla birlikte bir korkunun da ortaya çıkışı; yüzün perde perde soluşu, bülbüllerin, suların ve mermerin aldığı renk, ne yaparsak yapalım ölümden kaçamayacağımız gerçeğinin birer yansıması. Şiirde geçen “merdiven” hayatı, “güneş rengi sarı yapraklar” anıları, “ağır ağır çıkacaksın” sözleri de ölüme yaklaşmayı çağrıştırır.
Garip ismini ben koydum
Cavit Yamaç, Bir gün Nisuvaz'da oturuyordum. Orhan geldi, bir şiir kitabı çıkaracağını söyledi. Bir türlü kitabına bir ad bulamıyordu. Koymak istediği ad Tahatturdu. Bilirsin Orhan Veli'nin "Alnımdaki bıçak yarası senin yüzünden... Tabakam senin yadigârın... Seni nasıl unuturum ben... Vesikalı yarim" diye bir şiiri vardır. Onun adı Tahattur'dur. Kitabına bunu vermek istiyordu. Bana sordu ne dersin diye... Ben de bu adın çok eskimiş olduğunu daha yeni ve ilgi çekici bir ad bulmasını söyledim. Bu yeni adın ne olabileceğini sordu. Ben de senin şiirlerin yadırganıyor, acayip garip bulunuyor, öyle bir ad vermelisin dedim. Öyleyse bir ad bul, dedi. Yaban, acayip garip derken... Garip sözü üzerinde durduk. Orhan Veli'nin kitabının adı ortaya çıkmıştı. Garip, sadece şaşırtıcı, acayip anlamına gelmiyor, gurbette kalmışa da yakışıyordu. Zaten o dönemde Orhan Veli ve arkadaşları da biraz kural dışı, biraz gurbette kalmış gibiydi.
