"Mâdem her vakit ecel gelebilir, eğer insânı gaflet içinde yakalasa ebedî hayâtına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hâzırlanır."
Sayfa 35 - Diyanet İşleri BaşkanlığıKitabı okuyor
Kim maziyi değiştirmeden anlatabilir ki? Kelimeleşmeyen zevk-i tahattur, bir rüya kadar soluk ve fani. Ama yaşayan insanla, hatırlayan insan aynı mı? ..
Reklam
Şeriat-ı Garrâ
... Hane sahibi demiş: - Biz emr-i İlahî namına ve adalet-i şer'iye hesabına hırsızın elini kesiyoruz. Misafir dedi: - Öyle ise, çoğunuzun bir eli olmamak lâzım gelir. Hane sahibi dedi: - Ben elli yaşıma geldim. Bütün ömrümde bir tek el kesildiğini gördüm. Misafir taaccûb etti. Dedi ki: - Memleketimizde her gün elli adamı hırsızlık ettikleri için hapse sokuyoruz. Sizin buradaki adaletinizin yüzde biri kadar te'siri olmuyor. Hane sahibi dedi: - Siz büyük bir hakikatten ve acîb ve kuvvetli bir sırdan gaflet etmişsiniz, terk etmişsiniz. Onun için adaletin hakikatini kaybetmişsiniz. Maslahat-ı beşeriye yerine, adalet perdesi altında garazlar, zalimane ve tarafgirane cereyanlar müdahale eder, hükümlerin te'sirini kırar. O hakikatin sırrı budur: Bizde bir hırsız elini başkasının malına uzattığı dakikada, hadd-i şer'înin icrasını tahattur eder. Arş-ı İlahî'den nazil olan emir hatırına gelir, imânın hassasiyle, kalbin kulağıyla Kelâm-ı Ezeli'den gelen ve hırsız elinin idamına hükmeden âyetini hissedip işitir gibi imânı ve i'tikadı heyecana ve hissiyat-ı ulviyesi harekete gelir.
Sayfa 350
Madem her vakit ecel gelebilir; eğer insanı gaflet içinde yakalasa, ebedî hayatına çok zarar verebilir. Hastalık gafleti dağıtır, âhireti düşündürür, ölümü tahattur ettirir, öylece hazırlanır.
Sayfa 20 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Zevâl-i lezzet elem olduğu gibi, zevâl-i elem dahi lezzettir. Evet, herkes geçmiş lezzetli, safâlı günlerini düşünse, teessüf ve tahassür elem-i mânevîsini hissedip "Eyvah!" der ve geçmiş musibetli, elemli günlerini tahattur etse, zevalinden bir mânevî lezzet hisseder ki: "Elhamdülillah şükür, o belâ sevabını bıraktı, gitti." der. Ferah ile teneffüs eder. Demek bir saat muvakkat elem, ruhta bir mânevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilakis elem bırakır.
Sayfa 48
hapishane müdürleri ve ser-gardiyanları ve belki memleketin idâre müdebbirleri ve asayiş muhafızları, Risale-i Nur'un bu dersinden memnun olmaları gerektir. Çünkü bin mütedeyyin ve cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibâtı, on namazsız ve i'tikādsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve harâm helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu, çok tecrübelerle görülmüş.
Reklam
Haritayı ve navigasyonu icât eden insanoğlunun, kozmik plânda, bir kılavuzdan mahrum kalma isteğine saygı duymakla beraber; aklını ve kalbini rehbersizliğe, metotsuzluğa ya da keyfîliğe ipotek etmesi, merhum N.Fâzıl'ın şu mısralarını tahattur ediyor bana: "Allah'a, hakikatten yola çıkmak, meşakkât; Allah'tan yola çıkıp varılan şey, hakikat"...
Tahayyül taayyün kadardır. Tasavvur tahattur kadardır.
Sayfa 243Kitabı okudu
Kim maziyi değiştirmeden anlatabilir ki? Kelimeleşmeyen "zevk-i tahattur", bir rüya kadar soluk ve fani. Ama yaşayan insanla, hatırlayan insan aynı mı?
Sayfa 292
974 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.