İnsanlar masallara, uydurulmuş hikayelere bayılırlardı. Gözlerini kör edecek şeyler onları mutlu ediyordu... İnsanlığın körlüğünün sınırlarını son noktaya dek zorlayacaktım! Bu körlükten istifade ederek mutlak bir kudrete sahip olacak, müthiş bir ayrıcalık elde edecektim! Bunu da muhteşem bir masal uydurarak sağlayacaktım. Hakikati öyle bir tahrip edecektim ki torunlarımın torunları dahi bundan bahsedeceklerdi. İnsanlar üzerinde devasa bir deney gerçekleştirecektim!
Sayfa 172Kitabı okudu
Aşk mı? Yolumuza dikilen bin engelden biri... Ya aşmak veya tahrip etmek lazım; ve yahut da huzurunda kalmak ve yok olmak.
Abdülhak Hamit TarhanKitabı okudu
Reklam
Ölüm basittir aslında. Tahrip edici bir yıkım topuzudur. Size vurur, paramparça olursunuz ama bir süre sonra toparlanırsınız. Ama o bilinmezlik, o şüphe, o çok hafif umut ışığı içinizi acımasız bir mikrop gibi kemirip durur. Çürümeyi durduramazsınız. Yenilenemezsiniz. Kuşkunuzun içinizi kemirmesine mani olmazsınız.
Ah arkadaşlık, senin okların ne kadar delici -şurası, şurası ve şurası. Bana baktı, dönüp benimle yüz yüze geldi; bana şiirlerini verdi. Bütün sisler varlığımın çatısından kıvrılarak çıkıyor. Bu güven simgesini ölene kadar saklayacağım. Upuzun bir dalga gibi, yuvarlanan su kütleleri gibi üzerimden geçti o, onun tahrip edici varlığı - beni çekip açtı, ruhumun sahilindeki çakıltaşlarını açıkta bıraktı. Aşağılayıcıydı bu; küçük taşlara bölünmüştüm. Bütün benzerliklerin üstü yıkanmıştı. 'Sen Byron değilsin; sen kendinsin.' Bir başkası tarafından tek bir varlıkta özetlenmek - ne tuhaf.
Bana, "Yunus!" dedi, parmağını kalbimin üzerinde gezdirerek, "burası kalbinin en değerli yeridir. Burada siyah bir nokta vardır. Canın canı, sevenin cananı buradadır. O nokta, yoğun bir damla kandan ibarettir. Adına 'süveyda' yahut 'sevda' derler. Siyaha çalan rengi yüzündendir bu isim. Çünkü sevda, kara talih içinde, o kara kan damlasında büyür. Bütün tecelli denizleri, bütün aşk fırtınaları, işte o bir damla kanda dalgalanıp çırpınır. Aşırı sevgi bu damlayı tahrip edip dağıtırsa, parçaları bütün vücuda dağılır. Aşk, işte bu dağılmanın adıdır ve o dağılırsa âşık artık ne yaptığını bilmez olur."
Ölüm, hayatın ayrılmaz bir parçasıdır, ölümü düşünmek, bırakın hayatı yoksullaştırmayı, daha da zenginleştirir. Ölümün fizikselliği, insanın, bedensel varlığını tahrip eder ama ölümü düşünmek, koruyucu bir etkiye sahiptir. Bu nedenle Eflatun, ölümü en iyi öğüt verici sayar.
Reklam
İnsan tabiatı tahrip ediyor, onu gayrişahsi hale getiriyor, nesnelleştiriyor ve sonunda ona diz çöktürmek, onu yağmalamak istiyor. Kendimizi daha geniş bir bütünün parçası saymıyor, tabiatla aramıza duvar örüyoruz. O duvarlar sonra bizim zindanımız oluyor.
Sağlıklı yaşasa bile, dengesiz düşünen insan strese düşer, sinir sistemi tahrip olur.
Sayfa 14
Kısacası savaş denilen şey, memleketleri tahrip etmek için güçlü olanın elinde tuttuğu bağımsız birvasıta demek değil mi?..
İdealler, İdealleştirmeler ve Bunların Politik Sonuçları İdeallerin ezenin idealleştirilmesiyle oluştuğu bir dünyada idealler ne anlama gelir? İyinin peşinde olduğumuza inanırız, ama kendimizi inkâr etmemizi sağladığı için aslında bağımız kötüyledir. Ezene dair olumlu imgeyi koruyabilmek için içimizdeki bu kurbanı inkâr etmek zorunda
Resim