Düşünce ve duygu, bağımsızlık ve bağımlılık, ümit ve korku... İnsan bunlardan ne birine ve ne de diğerine raptedilmiş değil. Varlığını her iki yaka arasında gide gele oluşturuyor. Bu gidiş gelişleri kaybına veya kazancına sebep oluyor.
Hadis-i Şerifte "Din nasihattir" buyurulmuştur. Nasihat, yani öğüt. Öğüt almak öğütülmeye açılmaktır. Öğüt verenin bunu yapabilmesi, ancak önceden öğütülmüş olmasıyla sağlanır. Yani öğüt alıp verme sürecinde her iki taraf da hem beden, hem kumaş, hem tezgâhtır. Her iki taraf da öğrenmeyi öğrenme işlemini yapısında barındırır. Biri oldurdukça olur, diğeri oldukça oldurur. Birinin dokuduğunu diğeri giymez.
Reklam
"BENDEN FELSEFEYİ öğrenmiyeceksiniz" demiş örgencilerine Immanuel Kant, "ama benden nasıl felsefe yapılacağını öğrenecek, tekrar edilecek düşünceleri değil, düşünmeyi öğreneceksiniz. Kendi payınıza düşünün, kendi payınıza inceleyin, kendi ayaklarınız üzerinde durun."
Modern dünya içinde din gerçeğinin vazgeçilmez yeri meseleleri çözmede felsefenin sunduğu çözümlerden daha "iyisini" sunması yüzünden değil; insanlığı içine düştüğü akıl hapishanesinden kurtarma gücünün yalnızca dinden gelmesi yüzündendir. Yani insanlık aldanışlardan safiyane olanını terkedip de zekice aldanışa kapılmakla belki teselli bulabilir, ama şifa bulamaz.
Unutmamak gerekir ki tüketen tükenmeyi peşinen göze almış demektir ve yıkıcılıkta direnen daha önce yıkılmış olandan başkası değildir.
Bir insan diğer bir insana "Seni Allah için seviyorum." derse, sevgimle yaratılışıma katılıyorum; seni ve sende olanı tüketip yutmaya gelmedim, sana bağlanışımın canlılara can veren bağlanışa ilave olmasını gözetiyorum demiş olur.
Reklam
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.