Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Erol Günaydın vatani görevi için Ağrı’nın Yukarı Biligan Köyü’ne atanır. Öğretmen olarak görev yapacağı okulun eksiklerini görünce, bakanlığa bir dilekçe yazar. Fakat eksikler tamamlanmaz. Bunun üzerine sanatçısı olduğu Dormen Tiyatrosu’nun sahibi Haldun Dormen’e bir mektup yazar; “Patronum, bana yazın. Bana çocuk kitapları yollayın. Benim küçük vahşilerime yardım edin. Maarif hiç yardımda bulunmuyor, okulda hiç oturacak sıra yok. Sıra yapılması için on tahta verdiler. Kalemleri, defterleri hiç yok. Tebeşir yok. Galiba bu ay maaşı bunlara yatıracağım. Önlüklük siyah kumaş yollarsanız çok makbule geçecek. Burada bulmanın imkanı yok. Dağda geçecek günlerimi süsleyecek bu güzel gerçekleştirmek istediğim hayallerim. Muhtara söyledim, köylülerle çalışıp köyün yollarını düzelteceğiz. Baharda da köye ağaç dikeceğiz. Patronum isteklerim çok oldu ama bunlar çok az paraya bakar. Çok özledim sizleri. Kendimi bu işlere vermezsem hiç günler geçmeyecek. Bitmeyecek... Dağlar kadar büyüdü içim...” Saygı ve rahmetle 🙏🙏💖💖
Yaşamaya mahkûm olmuş bedenim Bilinmezlerle yaşayan milletim Yok sayılan anadilim Komplolara maruz milletim Dağın neferinde uçuşan kuşlar Özgürlük şialariyla bagirirlar Kaybolmaya hapsolmuş halklar Komploculara cevap olacak başkaldırıslar Özgürlüğü almak isteyen kadın Sokaklar sizin alanlara çıkıp bağırın Elinde taş tahta ile saldırın Yilmayi bilmeyen Kürt milleti Hak verilmez hep alınır Gün doğar, umut bize inanır Şehitlerin yattığı yer baş kaldırır Kürtlerin devleti özgürlükle tanışır
Reklam
Bilmez Miyim Hiç...
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki,
Ah be kıymetli çocukluğumuz...
ÇOCUKLUĞUMUZUN FUTBOL KURALLARI 1- Şişman olan her zaman kalecidir 2- Oyun sadece tüm oyuncular yorgunsa biter ( kural 5 hariç ) 3- Hakem yok 4- Sadece faul ciddiyse penaltı olur 5- Topun sahibi sinirlenirse maç biter 6- En iyi 2 oyuncu aynı takımda oynayamaz O yüzden herkes kendi oyucularını seçer 7- Eğer en son seçildiysen bu küçük düşürücüdür 8- Sahadaki en iyi oyuncu top sahibiyle aynı takımda değilse maç çok geç başlar 9-3 korner bir penaltıdır 10-Hava kararmaya yakın maç berabere ise golü atan maçı kazanır maç biter. 11-Şut kalecinin boyunu aşarsa uzanamayacagı yere giderse gol sayılmaz 12-Tahta kaleler çok lüks sayılırdı iki taş koyup kale yapardık göz kararı gol sayılırdı 13-Caktirmadan kale kucultulebilir, 14-Abanmak yok,ayıp olur 15-Dur dur teyze geçsin Yeni nesil çok şey kaybetti hemde çok şey......! Belki top veya ayakkabı alacak paramız yoktu ama yemin ediyorum çok daha huzurlu, çok daha neşeli, çok daha güler yüzlü çok daha insandık ne istediğini bilen.
Eski bir insan olmak istedim hep, istiyorum da hâlâ. Lakin böyle ingiliz eskisi değil, modern antika falan öyle de değil, bizatihi bizim eskimizden. Eski bir insan işte. Ne varsa eski, nesi varsa eski. Ruhuyla, kıyafetiyle, inancıyla, teslimiyetiyle, sabrıyla, zerafetiyle, kelâmıyla, sükûtuyla eski bir insan. Naftalin kokulu bir ömür geçirmek
Bilmez Miyim Hiç
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı, tahta Peki,
Reklam
Ulus Baker'le ilgili şimdilik son yazıdır. Keyifli okumalar... KES KULAKLARI, GEÇİR SİCİME… Ulus Baker’in babası Sedat Baker ruh bilimci bir doktordur. Kıbrıs savaşı zamanında çalıştığı hastaneye yaralı askerler tedavi edilmesi için getirilir. O sırada Ulus ise babasının yanında oturup, çocuk haliyle getirilen yaralıları ve tedavi sürecini
Eksildi kafamda tahta Değil matah da yaşamak, gülüm Bi' kurtulsa kuşum kafesten Karılsa deste bi' daha Sen seçtin, yazıldı yazgın Olur mu dizgin o ata, anam? Anlarsın, balık da kızgın Halik de üzgün, yok hata
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Bulunduğum şehirlerin birinde bir kolu olmayan, hamal vardı. Eşyaları üç tekerlekli, tahta bir arabayla taşıyordu. Sağ eli ve karnının sol kısmıyla arabayı iterdi. 4-5 sene boyunca arada bu insanı gördüm. Giysileri hep eskiydi. Saçları yağlıydı. Ayakkabısı eskiydi. Bir Allah'ın kulunun bu adama doğru düzgün yardım ettiğini düşünmüyorum. Arada yardım paraları toplanınca birçok kişi yardım ederdi. Yok şuraya yok buraya. Yok şu oldu yok bu oldu. O insan o şekilde çalışırken kimsenin ona yardım etmeyip arada şuraya buraya yardım etmeleri tam bir iki yüzlülüktür, kibirdir... Şuraya buraya yardım eden çoğu insanın durumu budur.
Reklam
Şu sıralar doğada ateş, toprak ve tahta olmasına gerek yok sadece SU olsun yeter....
1.069 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.