"Oysa adayla ilgili ne rüyalar görmüşlerdi. Zenginlik gelecekti, refah gelecekti, özgürlük gelecekti adamıza. Sonunda herkes kaybetmişti."...
Hırslarımız.. Bizi çoğu zaman kaybetmeye iten hırslarımız. Geçenlerde bir video düştü önüme. Kaynayan bir kazanın içinde bir Yengeç, önündeyse bolca mısır. Yengeç öylesine odaklanmıştı ki önündeki mısıra tek amacı ona ulaşmak ve daha fazla yiyebilmekti. Oysa kaynayıp gidiyordu.. Biz insanlar da böyleyiz.Bir bataklığın bir yangının içindeyiz kaynayıp gidiyoruz fakat hala kazanmanın peşindeyiz. Neden ?.. Çünkü hep daha fazlası olmalı.. Hırslarımızın peşinde koşar dururken elimizde nelerin olduğunun farkına varamıyoruz, bir şeyleri farkettiğimizdeyse her şey için çok geç oluyor. Tıpkı buradaki cennet gibi huzurlu bir adanın hırslar uğruna yok oluşunu farkedemedikleri gibi. Peki bu adanın yok oluş sebebi sadece hırslar mı, tabiki hayır. Bir adamın peşine körü körüne takılmış olmamızın kefaretini yaşıyoruz diyor kitapta. Çoğu zaman susuyoruz. Neden, çünkü çoğunluğa uyumalıyız değil mi ?..
...
Adada bütün bu felaketler yaşanıp ada küle döndükten sonra başkan gidiyorum ne haliniz varsa görün der, ve bu kez ona senin yüzünden oldu diyenlere her şeye birlikte karar verdik, çoğunluğun isteğini yaptık beni suçlayanazsınız der. Böyledir işte. Başta küçük görünen boyun eğişler, bazen koca bir son getirir.
Ve evet; kitabın kapağında da dediği gibi,
"Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."