Beş gün boyunca Faulkner'in dünyasında gezindim. Yoruldum, zorlandım, yer yer boğuldum. Ama iyi ki de okumuşum. Edebi tatmin açısından muazzam bir romandı.
Döşeğimde Ölürken 'i okurken de benzer izlenimler edinmiştim. Aslında önce yazarın öne çıkan eseri
Onarmak İçin Yıkmak
✮ ✮ ✮
Hayatın her alanında geçmişin izlerini bulmak, doğanın bir yapısıdır. Ancak geçmişi yorumlamak, bize sunulmuş bir imkandır. Geleceğimizi şekillendiren bizim geçmişi nasıl yorumladığımızla alakalıdır. Geçmişin yaşanmışlık halini iyi ile kötü sonuçlarını hassas bir dengede tutmak, bu denge üzerinde geleceği
İyi bir hayat yaşamamanızın nedeninin sizin dışınızda olduğu düşüncesine tutunduğunuz sürece hayatınızda olumlu bir değişiklik olamaz. Bütün sorumluluğu size haksızlık eden başkalarına -kaba saba bir koca, talepkar ve destekleyici olmayan bir patron, kötü genler, karşı konulmaz takıntılar- bağladığınız sürece durumunuz içinden çıkılamaz bir hal alacaktır. Hayatınızın önemli yönlerinden siz ama yalnızca siz sorumlusunuz ve yalnızca siz hayatınızı değiştirecek güce sahipsiniz. Dışarıdan çok fazla sınırlamayla karşı karşıya olsanız bile bu sınırlamalara göre çeşitli tutumlar uygulama seçeneğiniz ve özgürlüğünüz vardır.
Kendi kendimize de hayır deme zorunluluğumuz var. Abartılı yönelimler, aşırıya kaçan davranışlar, sınırları belli olmayan arzular, takıntılar, yanlış yürünen yollar kendi kendimizin içsel sınırlarını zorlamaktan ortaya çıkar. Oldurmaya çalıştığımız her şey, zorladıklarımız hem bedensel hem de ruhsal olarak erozyona uğratır bizi.
Hayat öngörebileceğimiz bir şey değildir. Çünkü içinde yanardöner, avuca sığmaz istekler, korkular var. Maskeler, takıntılar, zaaflar, güçlü ve zayıf yanlar var.
Hâlihazırda kitapla ilgili o kadar güzel incelemeler varken bu incelemeyi yazma sebebim içimdeki sesi bastırmak, çünkü kitabı okuduğumdan beri zihnimde yankılanıyor. Bunun sebebi sanırım bu kitaptan herkesin haberdar olmasını istemem. Evet, Orta Doğu coğrafyasını ve insanını az çok bilen bizler bu ülkelerde yaşananları yıllardır görsel ve yazılı
… Konu, doğduğumuz yerin mazisi olunca asla vazgeçemediğimiz takıntılar var çünkü. Renkler var, sesler var, kokular var, binlerce ıvır zıvır var. İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir.
"Birbiri ardına gelen takıntılar, depresyon belirtisiydi. Mutlu bir insan birkaç dakikasını sıkılarak geçirebilirken, mutsuz bir insan için boşa geçen zaman dayanılmazdır. Mutsuz insanın zihni pişmanlıklarla, suçluluk duygusuyla, kendi kontrolü dışındaki olaylarla ve bir türlü engel olamadığı sonu hep kötü biten kurgularla doludur."
Seks, insanların üzerine kendi psikolojik dünyalarını resmettiği boş bir tuvaldir. Ya da geçmişte yaşanmış sarsıntılardan, sinir bozukluklarından veya takıntılardan oluşan bilinçaltı çöpleri için büyük bir atık sahası olabilir. Takıntılar yüceltme süreci ile gerçeğe dönüşür; çözümlenmemiş duygular cinsel olarak yön değiştirir ve cinsel arzu olarak kendini gösterir. Bu, erkeklerde sık görülür çünkü onların duygularıyla doğrudan başa çıkabilecekleri sosyal ortamlar ve fırsatlar sınırlıdır.
Bazen bir şeylerin ters gideceğini hisseder ama kaçınılmaz sona doğru aksak adımlarla da olsa ilerleriz ya hani. Hasan da hissetti aslında o gün olacakları.İşten çıkıp eve dönerken -ki onun dönüşleri adımı adımına hesaplı ve aynıydı hep- bir gariplik olacağını sezinledi. Otobüsün çalışmayan durak düğmesinin, markette birden bire duran soğutucu