Size hayatı cehennem etmek için buradayız. Bizler fesat düşünceler, kötü hevesler, takıntılar, korkular, kuşkularız.
Zaman kavramını yitireli çok olmuş, o yüzden barın oradan gelen konuşmalarla, araya sığdırılan kahkahalarla, kimi açık kimi puslu kulağa çalınan sözcüklerin pek bir şey ifade etmeyen anlamlarıyla ne kadar oyalandım bilemedim. Acele, hayata dair bir kavramdı, hatırlıyorum. Sıkışmışlık içinde yaşamanın kavramı. Şimdi şu kıyı kasabasına yerleşmiş yorgunların, yanılsamalarla kurgulanmış bir hayatın utancını içine atanların, inançtan ve diğer birtakım ana akım takıntılardan kurtulup, yan yollara, patikalara sapmışların, bu patikalarda kendilerine yeni, bilinmedik tuhaf takıntılar edinmişlerin, aceleyle pek işlerinin olmadığını anlıyorum. Sadece kimler var, tanıdıklardan gelen olmuş mu onu merak ediyorum.
Sayfa 87 - Ara KatKitabı okudu
Reklam
İnsan denilen muazzam varlıkta işler "Şu hastalıkta şu madde eksik, o halde onu yerine koyalım, hastalık düzelsin" mantığıyla açıklanacak kadar basit değildir. Hasta bir insan, benzini biten bir araba değildir. Bozuk bir makine parçası değiştirilince tıkır tıkır işleyebilir ama vücut bir makine değildir.
Sayfa 109Kitabı okudu
Bunlar utanılacak şeyler değil. Takıntılar, fetişler, özel zevkler bana kişiliklerin bozukluğundan çok zenginliğini gösteriyor. Çünkü onları yaşarken çok değişik tecrübeler elde edi­yoruz: çözmeye çalışırken düşünüyoruz: konuşurken eğleniyoruz. Ben fetişimi seviyorum. Fetişini sevenlerin de çok olduğunu bi­liyorum...
Anathema-Angelica
youtu.be/4tE9JDahSe8 Angelica”, Anathema’nın yarattığı, hiçbir kadının olamayacağı kadar mükemmel olan hayali bir kadındır. Aynı zamanda “melek otu” anlamına da gelmektedir. Neredesin bu gece Yıldızların aydınlattığı cennetteki vahşi çiçek, büyülenmişçesine uçmaya devam eden Takıntılar özgürlüğe ağıt yakıyor Zamansız bir kelime, anlamı değişti Ama ben hâlâ senin alevinde yanıyorum Devamlı, acı veren bir kandırmaca Boşuna, tutkulu** aşk aynı tadı vermedi Senin de aynı şekilde merak edip etmediğini merak ediyorum hâlâ Ve hâlâ...
İnsan bir yerde doğdu mu oralı olmuyor, o zamanlı oluyor daha çok. Memleketi o zaman oluyor. Doğduğumuz büyüdüğümüz şehirdeki bütün değişimleri hüzünle kaydetmemizin nedeni bu. Hüzünlenmek için illa somut bir yıkıma da gerek yok. “Eskiden bu okulun kapısı paslıydı ne güzel,” diye üzüldüğüm de oldu. Konu doğduğumuz yerin mazisi olunca asla vazgeçemeyeceğimiz takıntılar var çünkü. Renkler var, sesler var, kokular var, binlerce ıvır zıvır var. Sonsuza kadar yitirilmiş anlar var. İnsan zamanını durdurmak istediği yere aittir.
1,249 öğeden 1,216 ile 1,230 arasındakiler gösteriliyor.