Hedefi olmayan yol yürüyemez. Her hedefi olan da varamaz. Hedef belirlerken, fıtrat ve mizaç ekseninde hareket edilmelidir. Bu iki değer hedef belirlerken göz ardı edilir veya farklı hülyalara dalarak hedef belirlenirse o yol bitmez yada yanlış yere varılır. Aşikar bir şekil de fıtrat ve mizacın bizi çektiğini görürüz. Bugün olduğu gibi, 100 yılı
Köyden kente göç
1950'lerde bir Türk sosyologu (daha sonra bir sosyalist partinin lideri olarak siyasal hayata girmiş olan) Behice Boran, Ankara'daki köylülerin "şehir usulleri" ve değerlerini bilmiyor olmaktan kaygı duyduklarını tespit etmişti. Bununla birlikte, bu acemilik büyük ölçüde kaybolma sürecindedir. Bir bakımdan pek çok insan, birdenbire, hazırlıksız oldukları için yalnızlık duyabilecekleri milli düzeydeki statülere sürüklenmiştir; başka bir bakımdan ise hayatın bütün alanlarında Türkler, Kemalizm'in ideolojik dayanaklarından biri olan taklitçi Avrupalılaşma sürecini daha fazla eleştirmeye başlamışlardır.
Reklam
Taklitçi Kemalizm
"Kemalistler ittihatçıların başladığı "tek" çi kapatalist devlet oluşturma işini, onların kullandığı araçları neredeyse harfiyen kullanarak devam ettirdiler."
Sayfa 8 - Marx-21Kitabı okudu
Aslında Atatürk'ün kafasında olan " batılılaşma " değil , " uygarlaşma " dır . Üstelik de , kendi ulusal özelliklerimizi koruyarak uygarlaşmaktır . Türk tarihinin gün ışığına çıkarılması çalışmalarını Atatürk başlatmıştır . Bir yandan Orta Asya' ya , öte yandan Hititlere , Anadolu' nun tarihsel derinliklerine kadar gidilmesinin öncüsü Atatürk' tür. Taklitçi saray kültüründen , Anadolu' nun bin yıllık kültür sentezine dönüş Atatürk' ün eseridir . Atatürk ne yabancı sermayeye karşı olmuştur , ne de başka uluslarla işbirliğine ... Ama - her konuda olduğu gibi - bu konularda da vazgeçilmez bir ön koşulu vardır : Toplumun ortak yararı ve eşitlik ! Yabancı sermayeye evet ; ulusal çıkarların ve bağımsızlığın zedelenmemesi koşuluyla ! Bir kez daha yinelemekte yarar var : Kemalizm batının desteği ile değil , batıya karşın bir uygarlaşma hareketidir.
Sayfa 16
Mağluplar, mağlubiyetin meydana getirdiği psikolojik yıkımla galipleri taklide yönelir. Taklitçi modernleşme şekilde kalır ve gerçek bir gelişme sağlanamadığı için mağlubiyet hissini derinleştirir. Millî Mücadele sonrası yaşanan sürecin ideolojisini bu anlamda “Savaş sonrası ideolojisi” olarak adlandırmak doğru olacaktır. Anadolu’da savaş kazanılmıştır, fakat büyük savaş kaybedilmiştir. Büyük şavaşın galibinin/galiplerinin tehlike hissini kapılmayacağı, düşman olarak algılamayacağı bir yapı oluşturmak gerekmektedir. Bu durum 20. Yüzyılda kaç asırlık köklü bir varlığa yeni bir kimlik arayışına yol açmıştır. Bunun için milletin hafızasının silinmesine ihtiyaç duyulmuştur. Alfabe değiştirmek, dil devrimi yapmak, tarihi yakın dönemden koparıp geriye yürütmek, görünür görünmez zihnî sarsıntılara yol açmıştır. Millet resmen yeniden tanımlanmış, bu tanımlamanın temelsizlikleri ve temelsizlikten kaynaklanan yetersizlikleri derin bir kimlik bunalımı meydana getirmiştir.
Aslında Atatürk'ün kafasında olan "batılılaşma" değil, "uygarlaşma"dır. Üstelik de, kendi ulusal özelliklerimizi koruyarak uygarlaşmaktır. Türk tarihinin gün ışığına çıkarılması çalışmalarını Atatürk başlatmıştır. Bir yandan Orta Asya'ya, öte yandan Hititlere, Anadolu'nun tarihsel derinliklerine kadar gidilmesinin öncüsü Atatürk'tür. Taklitçi saray kültüründen, Anadolu'nun bin yıllık kültür sentezine dönüş Atatürk'ün eseridir. Atatürk ne yabancı sermayeye karşı olmuştur, ne de başka uluslarla işbirliğine... Ama - her konuda olduğu gibi - bu konularda da vazgeçilmez bir önkoşulu vardır: Toplumun ortak yararı ve eşitlik! Yabancı sermayeye evet; ulusal çıkarların ve bağımsızlığın zedelenmemesi koşuluyla! Bir kez daha yinelemekte yarar var: Kemalizm batının desteği ile değil, batıya karşın bir uygarlaşma hareketidir.
Sayfa 15 - Ümit Yayıncılık
Reklam
Ahmet Taner Kışlalı
Aslında Atatürk'ün kafasında olan "batılılaşma" değil, "uygarlaşma"dır. Üstelik de, kendi ulusal özelliklerimizi koruyarak uygarlaşmaktır. Türk tarihinin gün ışığına çıkarılması çalışmalarını Atatürk başlatmıştır. Bir yandan Orta Asya'ya, öte yandan Hititlere, Anadolu'nun tarihsel derinliklerine kadar gidilmesinin öncüsü Atatürk'tür. Taklitçi saray kültüründen, Anadolu'nun bin yıllık kültür sentezine dönüş Atatürk'ün eseridir. Atatürk ne yabancı sermayeye karşı olmuştur, ne de başka uluslarla işbirliğine... Ama - her konuda olduğu gibi - bu konularda da vazgeçilmez bir önkoşulu vardır: Toplumun ortak yararı ve eşitlik! Yabancı sermayeye evet; ulusal çıkarların ve bağımsızlığın zedelenmemesi koşuluyla! Bir kez daha yinelemekte yarar var: Kemalizm batının desteği ile değil, batıya karşın bir uygarlaşma hareketidir.
Aslında Atatürk'ün kafasında olan "batılılaşma" değil, "uygarlaşma"dır. Üstelik de, kendi ulusal özelliklerimizi koruyarak uygarlaşmaktır. Türk tarihinin gün ışığına çıkarılması çalışmalarını Atatürk başlatmıştır. Bir yandan Orta Asya'ya, öte yandan Hititlere, Anadolu'nun tarihsel derinliklerine kadar gidilmesinin öncüsü Atatürk'tür. Taklitçi saray kültüründen, Anadolu'nun bin yıllık kültür sentezine dönüş Atatürk'ün eseridir. Atatürk ne yabancı sermayeye karşı olmuştur, ne de başka uluslarla işbirliğine... Ama - her konuda olduğu gibi - bu konularda da vazgeçilmez bir önkoşulu vardır: Toplumun ortak yararı ve eşitlik! Yabancı sermayeye evet; ulusal çıkarların ve bağımsızlığın zedelenmemesi koşuluyla! Bir kez daha yinelemekte yarar var: Kemalizm batının desteği ile değil, batıya karşın bir uygarlaşma hareketidir.
Sayfa 15 - ümit yayıncılık