DİPÇE :
"Sanmayın ki yayımlansın diye ya da yazmak olsun, hatta sanat olsun diye yazıyorum. Ruh hallerini işlemeye dayanan sanatımın nihai amacı, varabileceği en üstün incelik, bilinçdışına göre mantıksız olan incelik bu olduğu için yazıyorum."
diyen Pessoa'yla anlam çıkmazına her düştüğümde yayımlamak kaygısı olmadığını, kendine özüne düş zeminine nakışlar işlediğini görmekle yetinmem gerektiğini anladım. Buna rağmen,düş dünyasında yakaladığım kendime dair her benzeşmenin tatlı şaşkınlığı ve tedirginliği ile dipçelere sığmayan bir yolculuğa çıktığımı söylemek abartılı olmayacaktır.
Değil mi ki Pessoa'nın heteronym(çoklu kişiliklerinde) ağında bir takma isimden öte yaşamış var olmuş kadersel bütünlüğe ermiş bu kişilerden biri günbatımını sahilden ya da kalbinin içinden seyrederken aynı hissi yaşayabilenlerin tanışıklığını sizin ruhunuza üflemesin.
Bir kez daha yaşadığım ve yaşamadığım her şeyin gerçek yazgımın dışında yaşayan fakat aslen gerçek olan düş düzlemimde var olduğunu hatta orada daha essah daha doğru ve dokunulmaz olduğunu, bunu anlamam için de Pessoa'yı elime aldığım ilk günle şimdiye dek geçen yıllar yıllar arasındaki her şeyin farkına varmam...
Bu inceleme yazısı ; inceleme düzeyinde bir katkı sağlamayacak elbette, öznel bir çizgiye yöneldi istemsiz...
Sonuç olarak bu kitabı okumak için en doğru zamanı seçtiğimi biliyorum...
Pessoa'nın huzursuzluğu, benim müphem dünyama açılan imgesel kapının tıkacını kaldıran ve düşsel yükselişimi kutsayan bir yapıta dönüştü.
Ondan ne öğrendim: "hiç"
Sevgiyle, esenlikle kalın.