Saçları briyantinden pırıl pırıl parlayan Ouyématch kara gözlüklerini düzelttikten sonra yavaş yavaş saatine baktı. Artık bu saatte dönmezlerdi onlar. Ama her ihtimale karşı bir-iki dakika daha bekler sonra Taksim Bahçesi'ne müzik dinlemeye giderdi... İstanbul'da akşam hoş oluyordu.
Bir yemişin, hamlığından kurtulması sürecini insancaya çevirirken, geçmesi gerekebilecek süreyi çok uzatıyorum; bu da, ağır kanlı birağaç olduğuma verilsin. Elimden ancak bu kadarı geliyor.
"Masalın da Yırtılıverdiği Yer", Göçmüş Kediler Bahçesi
Bilge Karasu'nun metinlerinin belirgin bir özelliği var: Birçok edebiyat metninde bir arka
Kitabı aldıktan sonra bir yere gitmek istediler, hava güzel ama soğuktu.
Hüseyin Nazmi dedi ki:
"Ne zararı var? Bak güneşe! Bu güneşin altında, bunu denize karşı, Taksim Bahçesi'nde, ta o tepede, Üsküdar'ın denize akan manzarasının karşısında okuruz."
Taksim Bahçesi'ne girdikleri zaman ellerinde tuttukları kitabın peşin lezzetiyle kalpleri güya bir bilinmezlikler evinin garip güzelliklerine kavuşmak için ilk adımını atıyormuşçasına tuhaf bir suretle duygulu idi.