Bana şiiri sevdiren adam Necip Fazıl Kısakürek. Bütün şiirlerini topladığı bu kitap, Haşmetli azap dediği fikrin çilesini anlattığı "Çile" şiirinden alıyor ismini. Aslında günümüzde her ne kadar dünyevi bir anlamı olsa da tasavvufi bir kavramdır çile. Tasavvufta, çilehaneye girip kırk gün riyazet yapılır. Zaten çile de dilimize Farsça
"Seni o kıza benzetirdim Elâgözlüm
O gülümseyen, içen kıza, takvimdeki…
Onun saçları yeşil, yanakları aldı.
Kızın hemen yanından, ağaçlı
Bir yol uzanırdı, bir patika
Sonra, sonra bir gök, mavi
Bir deniz yemyeşil
Bir dudak geçerdi içimden upuzun seslerle
Bir gül açardı bilirdim, uzaklarda…
Bunlar hep geçmiş Elâgözlüm, geçmiş.
Ağlaştıklarımız, kavgalarımız
Şimdi sarmaşıklar gibi kollarımız.
Sen kadınsın, en tatlı çağında,
Ben en sevdalı yaşında erkek.
Bırak bir kedi gibi yatayım kucağında
Dizlerini, göğüslerini seyrederek…"
"Ve ne sevdalar serde,
Bıraktım gerilerde,
Kaçar gibi yangından.
Rüzgârların ardından,
Baktım da süzgün süzgün,
Kurşun yükünü gönlün,
Tüy gibi hafiflettim,
Denize hicret ettim..."
İnsanlar kentlileşmiştir, bu, artık onların deniz özleminden de belli olmaktadır. İnsanlar artık denizle irtibatlarını kopartmış olduklarından, yani bir bakıma tabiatla irtibatlarını kopartmış olduklarından “takvimdeki deniz”le özlem gidermenin yollarını ararlar. Günümüz kentli insanının tipik tavrının yansıması tespit edilebilir takvimdeki denize karşı duyulan bu tahassüste.
Hasreti denizlerin,
Denizler kadar derin
Ve o kadar uçsuz bucaksız...
Ta karşımda, yapraksız,
Kullanılmış bir takvim...
Üzerinde bir resim:
Azgın, sonsuz bir deniz;
Kaygısız, düşüncesiz,
Hasreti denizlerin,
Denizler kadar derin.
Ve o kadar bucaksız.
Ta karşımda yapraksız
Kullanılmış bir takvim.
Üzerinde bir resim;
Azgın, sonsuz birdeniz.
Kaygısız, düşüncesiz,
Şiir teksif sanatıdır, sözün
süzülmüşüdür, özüdür,
hatırda kalacak şekilde
söylenmişidir. Ezberinizde
şiirler olsun. Zaman zaman
kendinize veya başkalarına
sesli olarak okuyun:
Yunus’tan bir ilahi, Fuzuli’den bir gazel, Nedim’den bir şarkı, Galib’den bir tardiye, Mehmet
Akif’ten “Çanakkale Şehiterine”, Yahya Kemal’den
“Açık Deniz”, Ahmet Ha-
şim’den “O Belde”, Necip
Fazıl’dan “Takvimdeki
Deniz”, Sezai Karakoç “Hı-
zır’la Kırk Saat”…
D.Mehmet DOĞAN
o küçük meyhanede sabah, akşam
—manastır meyhanesi’nde, bir şehirde
üç masa, bir radyo, bir de ben
meyhaneci tabak silerdi, köfte yapardı
kırmızı turplar eski günlere karışır,
içer içer ağlardım…
küçük gözleri ile bir kız bakardı takvimden,