"Zamanda yolculuk yapmayı kim istemez ki! O günlere gitmek, o günün insanlarını izlemek, kıyafetlerini, yaşam alanlarını görmek, şive ve davranışlarına dikkat etmek kim bilir ne kadar heyecan verici olurdu!"
Ne ola başımda tacım gibi görürsem daim
Kadem-i naşk-ı pakini ol Hz.Resul'ün
Gül-i gülzar-ı Nübüvvet o kadem sahibidir
Ahmed Ağa durma yüzün sür kademine o gülün
Bugün Topkapı Sarayı'nda Mukaddes Emanetler Dairesi'nde korunmakta olan nice kumaş bulunmaktadır. Bunlardan kimisi Kabe örtüsü, kimisi Hücre-i Saadet'in kisveleri, kimisi de bizzat Kainatın Efendisi'ne(sas) ait sanduka örtüleridir. O mukaddesatın tozuna kurban olanlar, kumaşını da ihmal etmemişlerdir.
İstanbul'dan gönderilen ekip hiç de öyle boş kişilerden değildi. Vazifelerinin ağırlığının farkındaydılar. Kainatın Efendisi'nin(sas) türbelerindeki inşaat faaliyeti için şöyle bir karar aldılar: Kubbe-i Hadra'nın inşasında, Peygamber Efendimiz'e(sas) madden bu kadar yakın bir halde çalışırken dünya kelamı konuşmamalıydılar. Bu faaliyet sırasında malayani hiçbir konuşmayı yapmamaya karar verdiler. Peki nasıl anlaşacaklardı. Aralarında bir dil oluşturdular, "Sen bana tuğlayı uzat yerine Allah de! Ben çekici uzatırken Lailaheillallah diyeyim. Sen sıvayı uzatırken Subhanallah diye seslen...
Bir saray hizmetçisinin kabri ile bir padişah annesinin kabri ile bir padişah annesinin kabri yan yana olabilir miydi? Böyle bir manzaraya dünyanın hangi modern ülkesinde rastlanırdı?