Amerikan ordusu Taliban rejimi tarafından kurulan kırılgan dengeyi bozdu, neden? İlk amaçları -yani açıkladıkları amaç- Usame bin Ladin ile Molla Ömer'i yakalamaktı değil mi? Öyleyse? Öyleyse hiç, nada*! Arkalarında sadece bir enkaz alanı bıraktılar... Yankiler bu ülkeyi bir hiç için yıkıp, ona açlık ve ölüm ektiler. Daha da iyisi, orada daha önce var olan anarşiyi, güçlü olanın kanununu, savaş reislerinin vurgun ve şiddetini geri getirdiler. Taliban'ın ortadan kaldırdığı her şeyi. Kabil'in enkazından; dış güçlerin desteklediği, silahlandırdığı, donattığı ve cesaretlendirdiği küçük kabile şeflerinin tecavüzlerine ve kanlı çatışmalarına son veren ve Afgan başkentinde kurtarıcı olarak karşılanan Taliban'ın değil, Şah Mesut, Gülbeddin Hikmetyar ve Raşit Dostum'un sorumlu olduğunu hatırlatırım size.
Afgan Emirliği'nin düşüşünden beri -ve Batı politikalarının en büyük başarılarından biridir bu- Taliban tarafından yasaklanmış olan haşhaş ve eroin üretimi ve trafiği on kat arttı: Emirlik üretimi yılda 180 tona çekmeyi başarmıştı. Amerika'nın kurtarışından on iki ay sonra, üretilen, işlenen ve ihraç edilen miktar 1200 tona ulaştı. Afgan pazarının öncelikle Avrupa'yı beslediği düşünülürse, Amerika'nın size çok güzel bir hediye verdiğini düşünüyorum.
*nada: ispanyolca'da hiç (çev.)
Spoiler içeren kısa bir özet:
Bir harami olarak dünyaya gelen ve annesinin intiharından sonra babasının istenmeyen çocuğu olarak babası tarafından küçük yaşta kendisinden 40 yaş büyük Raşitle evlenen,Raşite bir erkek çocuk veremediği için de hayatının işkence ve zulüm evresinin başladığı Meryem'in acılarla dolu hayatı ile savaşta tüm
Afganistan’da yaşayan iki çocukluk arkadaşı Emir ve Hasan’ın gözünden anlatan bir romandır. Emir, zengin ve nüfuzlu bir babanın oğlu, Hasan ise babasının hizmetkarının oğludur. Hasan, Emir’e karşı sadık ve fedakardır, ancak Emir onu bir gün korumak yerine terk eder ve bunun pişmanlığıyla yaşar. Yıllar sonra Emir, Hasan’ın öldüğünü ve oğlunun tehlikede olduğunu öğrenir ve onu kurtarmak için Afganistan’a geri döner. Bu sırada ülke, Sovyet işgali ve Taliban rejimi altında acı çekmektedir. Emir, geçmişin yaralarını sarmak ve Hasan’a olan borcunu ödemek için mücadele eder.
Bin Ladin'in üssü Afganistan'daydı; iktidardaki Taliban rejimi kendisini koruyor ve el-Kaide'nin örgütsel faaliyetlerine izin veriyordu. 1996 ila 2000 yılları arasında Afganistan'da denetimini pekiştiren Taliban korkunç bir iç savaş sonunda iktidara gelmişti; kadınların eğitimini yasaklayan, televizyonları ağaçlara asan ve genelde dinin dar bir yorumunu izleyip bunu ülkeye zorla kabul ettirmeye çalışan İslami bir rejimdi. Başkan Bush 2001 Ekim ayında terörizmle savaşı Afganistan'ı işgal ile bin Ladin'in yakalanması ve terörist örgütleri barındıran diğer devletlere örnek olması için başlattı Bu hareket uluslararası toplumdan büyük destek gördü ve 37 devlet ya asker verdi, ya da başka türlü yardımda bulundu. Askeri harekât Taliban'ı devirdi ama Usame bin Ladin yakalanamadı ve işgalden iki yıl sonra bile nerede bulunduğu saptanamadı. ABD ve müttefikleri Afganistan'a dost bir rejim yerleştirdiler, fakat Washington ülkeyi yeniden inşa edeceğine dair verdiği sözü tutmadı. Sonuçta bölgesel savaş beyleri, güçlerinin büyük bir kısmını korudular; büyük toplumsal ve ekonomik reformlar başkent Kabil'le sınırlı kaldı. Kaba askeri güç, özellikle Amerikan hava gücü Taliban'ı dağıtmış ve el-Kaide ağlarını bozmuştu, ne var ki imha edebilmiş değildi. 2003 Eylül ayında Taliban yeniden toparlanmış ve koalisyon güçleriyle çarpışmaya girmişti. Afganistan'da yabancı askerlerin bulunuşu yerel direniş adına bir çağrı oluyor, el-Kaide liderlerinin kendi özel cihadına adam bulmasını kolaylaştırıyordu.
Nazi rejiminin Nuremberg Yasalarıyla Alman Yahudilerini insanlık dışına çıkarmasına benzer
şekilde, Taliban rejimi kadınları yasa zoruyla kamu yaşamından kovdu ve temel haklarından tamamen yoksun bıraktı.
Sığ değerlendirme ve onun devamında siyasi öngörüsüzlüklerden neyi mi kastediyorum?
Mesela, dünya alt üst olmuşken ‘AB perspektifi’ ve ABD ittifakı peşine düşmek.
İç politikada, mesela ‘tencere iktidar götürür’ gibi ucuz bir lafa, siyasi bilgelik atfedip peşinden gitmek.
Mesela, ‘milliyetçilik prim yapıyor’ diye, ‘vatanseverliğin milliyetçilik
Yazar bu eserinde Emir adlı karakerin çocukluk zamanında arkadaşı ve süt kardeşi olan Hasan'la olan ilişkilerini ve yaşantısının daha sonrasında gerçekleşenleri ele alır. unutamamaktadır.Bu eserin en önemli ve güzel olan yönü ise geçtiği dönemine ayna tutmaktadır.Bu eserde Afganistan'da monarşik krallığın çöküşünü, Sovyet işgalini,Afganistan'dan Pakistan'a ve Amerika'ya toplu göç ediş ve Taliban yönetiminin otoriter rejimi gibi çeşitli sosyo-kültürel olayların yansımasıdır.Yazar bu eserde okuyucuya vermek istediği mesajı başkarakter emir'in yaşantısı üzerinden bu sosyolijik unsurlar ile yola çıkarak vermiştir.Kitap oldukça duygusal yönden de yoğun bir eser.Yeri geliyor okurken duygulanıyor,bazı sahnelerde ise umut aşılıyor.Döneminin ve insan ilişkilerin en saf duygularını okuyucuya veriyor.Özellikle de toplumun yansımasını ele alan eserleri oldukça sevdiğimden benim için özel bir eser.Okumanızı öneririm:)