“Beyaz Geceler” Dostoyevski’nin, 1948 yılında, henüz 27 yaşında iken, bir gazetede yayınlanmak üzere tasarlayarak kaleme aldığı, saf, sade, sıcacık ve fazlasıyla melodramatik bir uzun öyküsüdür.
Öykünün konusu, Dostoyevski’nin hayalperest diye tanımladığı ve kendisine bir isim vermeyi dahi fazla bulduğu 26 yaşındaki sefil bir adam ile 17
Merhaba sevgili okurlar, kitabın ana temasına değinmek amacıyla, incelememe ilk önce mutluluk korkusuna bağlı olarak br Ruh bozukluğu olan çerofobi'ye değinmekle başlamak istiyorum:
Bir şeyin gerçek olamayacak derecede iyi göründüğünü hissettiğinizde, yani son zamanlarda sizin yararınıza birçok şey yaşandığını fark ettiğinizde, bu durumun
Martin Eden ile tanışmaktan gurur ve mutluluk duymayan bir okuyucu var mıdır? Hem de böylesine idealist, doğrulardan şaşmayan, bildiği yolda ne pahasına olursa olsun yürümekten vazgeçmeyen, mücadeleci insanlarla karşılaşmanın şans sayıldığı bir zamanda yaşıyorken. Kitabı bitirip, istemeyerek de olsa o son sayfayı kapadığım andan itibaren kendimi
Bakışları sıcak ve coşkulu
Kapatıyor bakışlarımın yolunu
Ey gözleri aydınlık bir yol, güzellik ülkesine
Ey bakışları şarap, mineli kadehte
Ah, koş ey, dudakları çöl lalesi, kan renginde
Yol, çok uzundur
Lakin yolun sonu nurdan saraydır
...
Onunla birlikte terk ediyorum bu hüzünlü şehri
İnsanlar hayranlık dolu gözlerle bakıp
Fısıldıyor:
"Talihli kız! "
Mutluluk kimi zaman biriyle gelir hayata ya da bir başkasıyla hayatımızdan çıkar gider. Öyle adapte etmişiz ki kendimizi sanki biz kendimizle kalınca mutlu olamayacağız ve bir başkasından medet umar haldeyiz. Mutluluk aslında bizim içerimizdedir. Tebessümü, sevinci, heyecanı ve bir dünya güdüyü kendi başımıza ortaya çıkaramadığımız için hep bir
Peyami Safa 'nın da ''Bodrum Katından Notları'' var . . .
Gaz lambasını yakıp merdivenlerden yavaş yavaş ''Bodrum Katı''na doğru inelim . . .
Bu roman, sadece 15 yaşındaki hasta bir gencin hastane